İslâmiyet ışık, akıl ise göz misâlidir...

A -
A +

Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâma peygamberlik verdi ve akıl nimetiyle insanları nimetlendirdi.

 

 

 

Fahrüddîn İbn-ül-Fahr hazretleri hadîs ve Hanbelî mezhebi fıkıh âlimidir. 85 (m. 1286) yılında Lübnan’da Balebek’te doğdu. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Birçok âlimden ilim öğrendi. Mısır, İskenderiyye, Haleb, Hama, Humus, Balebek ve Hicaz gibi birçok bölge ve şehirleri dolaşarak, oralardaki âlimlerin ilimlerinden istifâde etti. Hadîs ve Hanbelî mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim oldu. Sadriyye ve Semmâriyye Medreseleri’nde müderrislik yaptı. 732 (m. 1332) yılında Şam’da vefât etti.

 

Bu mübarek zat, bir dersinde şunları anlattı:

 

Allahü teâlânın insana verdiği nimetlerin en büyüğü akıldır. Akıl, onu tanımaya yarayan bir vâsıtadır. Öyle bir vâsıtadır ki; peygamberleri tanıma ve kabul etmeye yarar. Allahü teâlânın gönderdiği din olan İslâmiyet, ışık gibidir. Akıl göz misâlidir. Eğer göz açık ve sağlam olursa, güneşin varlığını görür. Akıl peygamberlerin sözlerini duyup mucizelerini görünce, onları kabul eder ve bilemeyeceği, anlayamayacağı şeylerde de artık onlara uyar.

 

Allahü teâlâ, insanoğlunun atası olan Âdem aleyhisselâma peygamberlik verdi ve akıl nimetiyle insanları nimetlendirdi. Âdem aleyhisselâm, vahiy ile Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğrenip, evlâdına öğretti. Hak yol üzere oldular. Ne zaman ki; Kâbil, nefsine uyup kardeşini öldürdü. Nefis ve arzuları insanları parçaladı ve dalâlet, sapıklık çöllerine saptırdı, öyle oldu ki, doğru itikâd ve ahlâkı bırakıp, fırkalara ayrıldılar. Peygamberlere ve akıl sahiplerine karşı geldiler. Kendi arzu ve isteklerini bayrak yapıp, putlara taptılar ve kendilerinden öncekilerin âdetlerini her şeyin üstünde tuttular. İblîs (şeytan) kendi arzusunu onlar üzerinde gerçekleştirince, onlar da ona uydular. Ancak, mümin olabilenler bundan kurtulabildi.”

 

“Üç âyet-i kerîme, üç şeyle beraber inmiştir. Bunlardan her biri, yanındaki olmadıkça kabûl edilmez. Biri, meâlen; (Allahü teâlâya ve Resûlüne itaat ediniz)dir. Allahü teâlânın emrine itaat, Resûlünün emrine itaatsiz kabûl olmaz demektir, ikincisi, meâlen; (Allahü teâlâya ve ananıza, babanıza şükrediniz)dir. Allahü teâlâya şükür, ana-babaya şükürsüz olmaz. Üçüncüsü, meâlen; (Namazı kılın ve zekâtı verin)dir. Malı nisâb miktârını geçip de zekâtını vermeyenin, namazı makbul olmaz.”

 

 

 

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...