Mevlânâ Abdurrahmân Câmî hazretleri Hirat'ta yetişen âlim ve büyük velîlerdendir. 1414 (H.817) de İran'ın Câm kasabasında doğdu. İmâm-ı Muhammed Şeybânî hazretlerinin neslindendir. Hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki: "SEVEN O KİMSEDİR Kİ..." "Seven o kimselerdir ki, sevgilisinden ne kadar düşmanlık görse, yine dostluğunu artırır. Sevgilisinden başına binlerce sitem taşı gelse, onlar ancak aşk binâsını sağlamlaştırır." "İlim, sana zarûri oldukça kazanmaya çalış, sana gerekli olmayan bilgileri elde etmeye uğraşma, zarûri bilgiyi kazandıktan sonra da, onunla amel etmekten başka bir şey isteme." "Her kime şu beş saâdet verilmiş ise, tatlı yaşayışın dizgini onun eline bırakılmıştır: 1- Vücud sağlığı, 2- Güven, 3- Rızık genişliği, 4- Şefkatli ve vefâlı arkadaş, 5- Ferâgat duygusu." "Üç zümreye, üç şey çirkin düşer: Pâdişâhlara sertlik, âlimlere mal sevdâsı, zenginlere cimrilik." Molla Câmî, Ehl-i Beyt'e ve Eshâb-ı kirâma âşık idi. Onlara kötü gözle bakanlara, uygun olmayan sözler sarf edenlere derhâl cevaplarını verir ve sustururdu. Bu sebeple Eshâb-ı kirâm düşmanlarıyla hiç uyuşamadı ve onların dâimâ tenkidlerine mâruz kaldı. "Silsilet-üz-Zeheb" ismindeki kitabında, İtikâdnâme başlığı ile Ehl-i sünnet îtikâdını, otuz bahiste ve çok güzel bir üslûp ile anlattı. BİR ESHÂB-I KİRÂM DÜŞMANI! Bu mübarek zatı çok sevenlerden biri anlattı: "Eshâb-ı kirâm düşmanlarından biri, Mevlânâ Câmî ile münâzara etti. Eshâb-ı kirâm aleyhinde kelimeler sarf etti. Buna Mevlânâ Câmî öyle güzel cevaplar verdi ki, o Eshâb-ı kirâm düşmanı, konuşacak tek kelime bulamayıp sustu. Fakat Mevlânâ hazretlerine buğz etmeye, ona gizliden gizliye düşmanlığa başladı. Biz bu adamın en kısa zamanda bir belâya uğrayacağını ve Eshâb-ı kirâm efendilerimize dil uzatmanın cezâsını ânında çekeceğine inanıyor ve bekliyorduk. O, biraz ötede duran atının yanına gidip, yemini yiyip yemediğini kontrol etmek için, elini başındaki torbanın içine soktu. At, birden sâhibinin şehâdet parmağını ısırıp kopardı. Bağırmaya, feryâd ve figâna başladı. Herkes ne oluyor ne var diye etrâfına toplandı. Biraz sonra yere yıkıldı ve büyük bir ızdırap içinde kıvranarak öldü. Doğrusu, cezânın bu kadar kısa bir zaman içinde verileceğini tahmin etmiyorduk."