"Nefsini küçültene ve kazancını helâl yoldan temin edene, iç hâli güzel, dışı da kerim olana ne mutlu..."
Abdullah bin Tâhir Ebherî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Horasan bölgesinde yaşadı. 941 (H.330) senesinde vefât etti. Yûsuf bin Hüseyin er-Râzî'nin hizmetinde bulundu. Ondan ilim öğrendi. Hadîs ilminde yüksek âlim olup, hadîs-i şerîf rivâyet etti. Zâhirî ilimlerde yüksek bir âlim, tasavvuf yolunda büyük bir velî oldu.
İlim ehline ve ilim öğreten hocaya çok önem verirdi. Hocanın talebeye göre ana ve babasından daha kıymetli ve değerli olduğunu bildirirdi. Ona; "İnsan nasıl oluyor da hocasının emirlerine anne ve babasınınkinden daha fazla uyuyor?" diye sorulunca; "Anne ve baba, insanoğlunun fâni hayâtının sebebidir. Yâni onun bu dünyâya gelmesine sebep olmuşlardır. Hocası ise, onun bâkî, sonsuz hayâtının sebebidir. Çünkü onun hem bu dünyâda hem de sonsuz olan âhiret hayâtında saâdete kavuşmasına sebeptir" buyurdu.
Bir gün bir cenâzede bulundu. Ölenin yakınları çok ağlıyorlardı. Ebherî hazretleri şu meâle gelen bir şiir okuyarak; "Kendini unutmuş bir hâlde, ağlıyor ölünün hâline. Ölünün yakınlarının, mevtâya az tâziyede bulunduklarını iddiâ ediyor. O kimse akıl ve fikir sâhibi olsaydı, kendi bulunduğu hâle ağlardı." Esas ağlanması gereken kimsenin imânla giden mevtâ değil, geride kalan kimseler olduğunu, çünkü ölenin dünyânın günah ve sıkıntılarından kurtulduğunu bildirdi.