Abdülcelîl Çelebi, Mevleviyye tarikatının Mısır'da yetişen büyüklerinden olup on yedinci yüzyılda yaşamıştır. Babası Mevlevî şeyhlerinden Çelebi Alâüddîn Efendidir. Küçük yaştan itibaren babasından zahiri ilimleri öğrendi. Sonra dergâhta bir köşeye çekilip devamlı tasavvuf büyüklerinin eserlerini okuyup mütalaa etmekle vakit geçirdi.
Abdülcelîl Çelebi bir gün dergâha gelip Mevlevi tarikatında talebe olmak isteyen bir kişiyi, terbiye için bin bir gün mutfak hizmeti yapmakla vazifelendirdi. Bunun hikmeti sorulduğunda; "İnsan, yaratılış icabı, kendisine hizmet edilmesini sever ve bunu ister. Bu sebeple başkasına hizmet etmek, insanın burnunu yere sürtmekte, nefsinin isteklerini ve gururunu kırmakta, kötü sıfatları huyları gidermekte çok tesirlidir. Nefsi ıslah etmek nafilelerin en faydalısıdır. Talebeleri terbiyede başka hizmetlerin değil de, yemek pişirme hizmetinin olmasına gelince, bunun sebebi şudur: Hayvani ve nebati gıdalar, pişirmekle lezzetli olur, kıvama gelir. Talebe de, yemeklerin pişerek lezzetlenmesinden olgunlaşmasından ibret alır. O da yemek gibi oluncaya kadar, nefsini pişirmeye, manevi gıdasını elde etmeye çalışır. Bu çalışması ile günden güne manen ilerler. İşte, talebeleri terbiyede yemek pişirme hizmetinin seçilmesinin hikmeti onları terbiye ve manen ilerlemelerini temin etmektir. Talebe bu müddet içerisinde bahsedilen hâllere kavuşamazsa, onun işi zordur. Artık hocası ya salıverir, ya ona seyahati emreder. Yahut orta dereceli talebelerden birinin gözetimine bırakır." buyurdu.