Eshâb-ı kirâmın sohbetinde bulunmakla şereflenen Tâbiîn devrinin yüksek âlimlerinden ve velîlerin büyüklerinden. Oniki imâmın yedincisidir. Câfer-i Sâdık'ın oğlu, İmâm-ı Ali Rızâ'nın babasıdır. Resûlullah efendimizin torunu olup, hazret-i Ali ile hazret-i Fâtıma'nın evlâtlarındandır. Hazret-i Hüseyin'in çocuklarından olduğu için "seyyid"dir. KABRİ KÂZIMİYYE MAHALLESİNDEDİR Mûsâ Kâzım hazretleri, Mekke ile Medîne arasında bulunan "Ebvâ" denilen yerde, 745 (H.128) senesi Safer ayının yirmi üçüncü Pazar günü doğdu. 802 (H. 186) senesinde, Bağdat'ta hapishânede vefât etti. Bağdat'ın on kilometre kuzeybatısında "Kâzımiyye" mahallesinde defnedilmiştir. Yahyâ bin Hâlid Bermekî tarafından hurma içinde zehir verilerek öldürüldüğü rivâyet olunmaktadır. Zehir verildiği gün Mûsâ Kâzım hazretleri; "Bana bugün zehir verdiler. Yarın vücûdum sararacak, sonra yarısı kızaracaktır. Ertesi gün de siyah olacaktır. O zaman vefât ederim" buyurmuştur. Dedikleri aynen olmuştur. İmam Musa Kâzım'ın annesi, Ümmü Hamide anlatır: -İmamın hayatının son anlarıydı. İmam ömrünün son dakikalarını geçiriyordu. Gözleri kapanmıştı. İmam, ansızın gözlerini açtı ve 'hemen şimdi akrabalarım ve yakınlarımın hepsini toplayın' buyurdu. Tuhaf bir (emir) istekti. "ACABA NE SÖYLEYECEK!" Böyle bir vakitte İmam, madem ki emir vermişti, biz de gayret ettik ve hepsini topladık. İmamın yakınları ve akrabalarından gelmemiş kimse kalmadı. Hepsi, bu hassas anda İmam ne yapacak, ne söyleyecek diye hazırdılar ve merakla bekliyordu. İmam, hepsini hazır görünce topluluğu karşısına alarak: "Bizim şefaatimiz namazına önem vermeyen kimselere asla nasip olmayacaktır" buyurdu.