Mâlik bin Dînâr hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Basra'da doğdu. 748 (H.131) târihinde orada vefât etti. Hasan-ı Basrî hazretlerine talebe oldu ve evliyalıkta yüksek derecelere kavuştu. Çok kerametleri görüldü.
Mâlik bin Dînâr hazretleri bir hâtırasını şöyle anlatır:
Bir gün toprakla oynayıp bâzen gülen bâzan ağlayan bir çocuğa rastladım. Önce çocuğa selâm vermek istedim. Fakat kibirden selâm vermedim. Hemen nefsime; "Ey nefis! Peygamber efendimiz büyüklere de küçüklere de selâm verirdi" diyerek çocuğa selâm verdim. Çocuk; "Ve aleyküm selâm, ey Mâlik bin Dînâr!" diye cevap verdi. Hayret içinde kalarak çocuğa; "Sen beni hiç görmediğin hâlde nasıl tanıdın?" diye sordum. Çocuk; "Ruhlar âleminde benim rûhumla senin rûhun karşılaştı. Orada bizi Allahü teâlâ karşılaştırdı" dedi. Çocuğa; "Akıl ile nefs arasında ne fark var?" diye sorunca, çocuk; "Nefsin seni selâmdan menetti. Aklın ise seni selâm vermeye teşvik etti" diye cevap verdi. "Sen neden toprakla oynuyorsun?" diye sordum. Çocuk; "Topraktan yaratıldık, yine toprağa karışacağız" dedi. Ben yine; "Seni bâzen ağlarken, bâzen gülerken görüyorum. Sebebi nedir?" diye sordum. "Rabbimin azâb edeceğini hatırladığım zaman ağlıyorum. Rahmetini hatırladığım zamansa tebessüm ediyorum" dedi.
"Ey oğul! Senin hangi günâhın var ki ağlıyorsun?" diye sorunca, çocuk; "Ey Mâlik! Böyle söyleme. Zîrâ ben, anam ateş yakarken, küçük odun olmadan, büyüklerin tutuşmadığını gördüm" diye cevap verdi...
Yahûdî, bu sözler karşısında sarsıldı ve; "Bugüne kadar size düşmandım. Şimdi dîninize hayran oldum. Böyle hükümler ancak İslâm dîninde olur. Ey Mâlik! Îmân etmek istiyorum" dedi ve Kelime-i şehâdet getirip Müslüman oldu.