Vaazın tesiriyle vefat eden salih bir zat!..

A -
A +

Ebü’l-Ferec kerâmetler sahibi idi. Bir gün vaaz ederken, biri aşka geldi, bir nâra attı ve oracıkta vefât etti!..

 

 

 

Ebü’l-Ferec hazretleri Hanbelî mezhebindeki hadîs, tefsîr, fıkıh, usûl-i fıkıh âlimlerinin meşhûrlarından olup hikmetli sözler söyleyen, gayet güzel vaaz veren, kerâmetler sahibi bir zât idi. İsmi, Abdülvâhid bin Muhammed’dir. Horasan şehrinde doğdu. 486 (m. 1093) senesinde Şam’da vefât etti. Kâdı Ebû Ya’lâ’dan, Hanbelî fıkhının ince bilgilerini öğrenmiş ve büyük fıkıh âlimi olmuştur.

 

Ebü’l-Ferec kerâmetler sahibi idi. Bir gün vaaz ederken, o kadar güzel konuşuyordu ki, orada bulunanlardan biri aşka geldi, bir nâra attı ve oracıkta vefât etti. Buna herkes şâhid oldu. Ebü’l-Ferec’in üstünlüğü ve vaaz etmekteki ilim ve ma’rifeti her yere yayıldı. Kendisine muhalif olanlar, “Nasıl bir iş yapalım ki, bizim de meclisimizde bir kimse ölsün. Şimdiye kadar hiç kimse bizim meclisimizde aşka gelip ölmedi” dediler. Garip bir adam buldular, ona on dirhem para verip, “Sen meclisimizde bulun. Meclis tamam olduğu zaman büyük bir nâra at, sonra hiç konuşma ve hareket etme. Biz seni öldü deriz. Sonra seni bir eve götürürüz, geceleyin de sen bu şehirden çıkar başka bir yere gidersin” dediler. Aynı konuştukları gibi yaptılar. O kimse müthiş bir nâra attı. Onlar da “öldü” dediler ve bir eve taşıdılar. O eve, bir zât geldi. Bu ölü numarası yapan kimsenin sağına-soluna dokundu ve canını acıttı. Hîlekâr kimse, canı yanınca acıyla bağırdı. “Aaaa! Yaşıyor, yaşıyor!” diye bağırıştılar. Orada bulunanları bir gülme aldı ve böylece hileleri anlaşıldı.

 

Nâsıh, şeyh Muvaffakaddîn el-Makdisî’nin şu sözlerini nakletti:

 

Biz hepimiz, Ebü’l-Ferec’in bereketlerine kavuştuk: Ebü’l-Ferec, Kudüs’den gelip Bağdad’ı teşrîf ettiği zaman, onun geldiğini haber alan Müslümanlar, onu akın akın gelip ziyâret ettiler. O zaman dedem Kudâme, kardeşine “Gel bu zâtı ziyârete gidelim. İnşâallah bu zât bize duâ buyurur da kurtuluruz” dedi. Ebü’l-Ferec’i ziyârete gittiler. Evvelâ söze Kudâme başlayıp; “Efendim! Allahü teâlânın, Kur’ân-ı kerîmin hıfzını bana kolaylaştırması için duâ buyurmanızı rica ediyorum” dedi. Ebü’l-Ferec de ona duâ buyurdu. Kardeşi bir şey istemedi ve eski hâli üzerinde kaldı. Kudâme ise, Kur’ân-ı kerîmi kolayca ezberledi ve Ebü’l-Ferec hazretlerinin duâsı bereketiyle büyük hayırlara kavuştu.

 

 

 

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...