1600 yılında Kanije Kalesinin idaresi Tiryaki Hasan Paşa’ya verilmişti. Ertesi sene Avusturya Arşidükü Ferdinand 50.000 kişilik kuvvet, 42 büyük topla Kanije önüne gelerek kaleyi kuşatmıştı. Orduda Avusturya ve Almanlar, İtalya, İspanya, Papalık ve gönüllü Fransız ve Macar birlikleri bulunmaktaydı. Kaledeyse sadece 5.000 civarında Osmanlı askeri vardı.
9 Eylül günü kaleyi bombalamaya başlayan düşman günlük ortalama 1.500 gülle atıyordu.
Ama açılan gedikler gece kapatılıyordu. Düşman kaleye girebilmek için nehir üzerine köprü
Kurmuştu ama Tiryaki Hasan Paşa gece bu köprüyü yaktırmıştı. İkinci köprü denemesini de çengeller ile içeri çektirmişti. Böylece gece köprü üzerine koşan düşman nehre boca olmuştu.
Taktikler o döneme göre enteresandı. Hasan Paşa, sadece kale sınırına yaklaşan düşmana tüfek atışı yaptırıyordu. Zannedildi ki Türklerde top veya cephane yok... Ve toplu bir hücum yaparak içeri girmeyi düşündüler. Yaklaştıklarında yüz topa birden ateş emrini veren Hasan Paşa, düşmana büyük zayiat verdirdi. Aldığı esirlere ise içi kum dolu ama üstü un ve barutla örtülü çuvalları göstererek düşman hem erzak hem barut vb. açısından sıkıntı yaşamadıkları algısı verdi...
Kış geldiğinde çadırda kalan düşman askerlerinin bıktığı ve morallerinin bozulduğu bir sürede üç bin kişilik ordusuyla düşmana hücum ederken kaledeki topların da aynı anda düşman askerlerini yerinden kıpırdatmayacak şekilde dövmesini emretti. Düşman ordugâhı yerle bir olmuştu. Düşman kuvvetleri her şeyi bırakıp kaçmıştı. Düşmandan 45 top, 14.000 tüfek, 50 otağ ve 10.000 çadırın yanında Ferdinand’ın otağı, tahtı, altın ve gümüş eşyaları ve arabaları Hasan Paşa’nın eline geçti. Hasan Paşa bütün bunları Enderun’da yetişmiş bir komutan olarak bilgisiyle birikimiyle zekâsıyla kazanmıştı...
Uğur Kiriş
ŞİİR
Birlik beraberlik süsler manşetlerini,
Bir bir ortaya döker vatanın hainlerini,
Güzellikler bezer harfini kelimelerini,
Sen bizim gazetemiz Türkiye’sin.
Orta sayfandan nur yükselir semaya,
Fıkıhtan tut, kelâm bilgilerinden duaya,
Şiirlerle menkıbeler son veriyor hevaya,
Sen bizim gazetemiz Türkiye’sin.
İsmin güzel, sayfan güzel, yazın güzel,
Yazanlar bilgili, ilgili, görgülü güzel,
Kuran, yöneten apayrı ve pek güzel,
Sen bizim gazetemiz Türkiye’sin.
Abdülhakîm Tuncer
MUHAL: Olması, gerçekleşmesi, yapılması mümkün olmayan, imkânsız
MÜHEYYA: Hazırlamak kelimesinden hazır amade anlamındadır.
MUHTEMEL: Olması veya gerçekleşmesi ihtimal dâhilinde olan, olabilir, olası, mümkün
MUHTASAR: 1. Ayrıntılı olmayan, derli toplu, kısa, öz. 2. Gösteriş ve tantanadan uzak, gösterişsiz. 3. Büyük kitapların ayrıntı ve tekrarları çıkarılarak meydana getirilen kısaltılmış şekli, özeti.
MUHASARA: Kale, şehir, kasaba vb. bir yerin yahut bir birliğin etrafını askerle çevirip giriş çıkış ve ikmal yollarını kesme, kuşatma.
MUHATARA: 1.Tehlikeli durum, tehlike. 2.Zarar, ziyan.
MÜCEHHEZ: Yapacağı iş için gerekli her türlü malzeme ile donanmış, hazır duruma getirilmiş, donatılmış, teçhiz edilmiş
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...