3 Kasım'a onaltı gün kala ortalığı karıştıracak dinamitin fitili ateşlendi. Fitil.. Artık seçimden birinci parti çıkması da, iktidarı tek başına veya ortaklı kurması da kesin görülen AK Parti'nin altına konulmuş. "3 Kasıma kadar ne yaparsak kârdır" düşüncesindekiler iş başında. Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının partisi AKP'yi yıpratmak, engellemek için her çabayı gösterecekleri dün kamuoyuna resmen açıklandı. IMF ve Dünya Bankası'na kızacağımıza!... Maalasef güzel Türkiyemiz IMF'ye muhtaç. Mali ve ekonomik politikaları Uluslararası Para Fonu belirliyor. Lütfen, hiç kimse ülkemizin IMF ve onun kardeş kuruluşu Dünya Bankası'nın Türkiye'yi yöneten hükümetleri yönettiğini unutmasın. Başarısız iktidarlar, bu vatanı uluslararası kredi kuruluşlarının eline mahkum etmiş. Sen borçluysan, alacaklın olan her dediğini yaptırır. O nedenle, IMF ve Dünya Bankası için "Bizi mahvediyorlar. Ülkeyi sömürüyorlar" demenin mantığı yok. Bizim ülkemiz iyi yönetilirse, hortumcuların para muslukları kesilirse, IMF ile Dünya Bankası'nın kapısını kredi için aşındırmayız. Bu gerçeği unutmayalım. İşleyiş ve kredinin gelişi Türkiye, Uluslararası Para Fonu ile stand-by anlaşması imzaladı. 1999 Aralık ayından bu yana da anlaşma sürüyor. Anlaşma çerçevesinde, IMF Türkiye masası şefi ekibiyle beraber her üç veya dört ayda bir bizi kontrole geliyor. İncelemeler yapılıyor. Basit ifade tarzıyla, bunu adı gözden geçirme.. Her gözden geçirmenin sonunda da, IMF İcra Kurulu'nun yaptığı toplantıyla, Türkiye'ye kullandırılacak kredi dilimler halinde serbest bırakılıyor. Daha önceleri sürekli "Türkiye'den çok memnunuz. Anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getiriyorlar. Uygulanan ekonomik programa çok sadıklar" şeklinde konuşuyordu Kahkonen. Mr.Juha bunları konuşup, Washington'a olumlu raporu götürdükten sonra milyar dolarlar serbestlik kazanıyordu. Kahkonen'den acayip yaklaşım! Bu kez anormallikler yaşandı başkentte. Dördüncü gözden geçirme çalışmalarını başlayan IMF heyeti, normalden 15 gün önce Türkiye'den ayrılma kararı aldı. Yani, çalışmalarını 'erken' bitirdiler. Bir iki günü anladım da, onbeş günlük erken bitişi anlayamadım. Ne hikmetse, tam 3 Kasım erken seçimi öncesine denk geliyor, dördüncü gözden geçirmenin bitişi. IMF İcra Kurulu her ayın son haftasında toplanır. İyi biliyorum bunu. IMF ile ilişkileri takip etmek için defalarca Washington'a uçtum. O yüzden palavralara karnım tok. IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen düzenlediği basın toplantısında bakın neler söyledi: "Hükümet üzerine düşenlerden dördünü yapmadı.Biz Türkiye'den ayrılıyoruz. Dördüncü gözden geçirmenin tamamlanması ancak bütün koşulların yerine getirilmesiyle olur." Ve şu cümlesiyle Kahkonen noktayı koydu: "1.6 milyar Dolarlık kredi ancak koşullar yerine getirildiğinde verilir." Gazeteci soruyu yöneltiyor: "Seçimden sonra tekrar Türkiye'ye gelecek misiniz?" Juha Kahkonen'in ağzından çıkan cevap sağduyulu kafaları karıştırmaya yeter de artar bile: "Davet edildiğimiz zaman geleceğiz." İlgisizin ilgisi! Acayip bir durum Geçtiğimiz ayın son haftasında Washington'da bir yıllık toplantı gerçekleştirilmişti. IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları. Bu önemli aktivetede Türkiye'yi Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Masum Türker'in başkanlığında ekonominin üst düzey bürokratları temsil etmişti. Bir de çok tanıdık isim bulunmuştu toplantılarda. Üstelik onu alâkadar etmediği halde. Onun orada bulunmasını gerektiren bir konu bulunmadığı halde. Derviş Roma'da demişti ki: "Bak Ziya Osman...." Açıkçası. AK Parti'nin iktidara tek başına veya ortaklı olarak gelmesi halinde uluslararası kuruluşların Türkiye'ye soğuk davranacakları ifade ediliyor. Diğer bir anlamla, AK Parti iktidarını önleyebilmek için topluma gözdağı veriliyor. İşin başında da Kemal Derviş bulunuyor. Sevgili okurlarım. Devlet eski Bakanı, DSP-MHP-ANAP iktidarının eski dördüncü ortağı Kemal Derviş bana Roma'da şunları söylemişti: "Üç kişiyi hiç sevmiyorum Ziya Osman." Sizlere daha önceki yazılarımda bu üç isimden birini aktarmıştım lütfen hafızanızı yoklayınız. Kemal Derviş'in sevmediğini söylediği isimlerden birisinin Devlet Bahçeli olduğunu hatırlamanızı rica ediyorum. Derviş, söylemlerini MHP ve Devlet Bahçeli üzerine çevirdi. Başarılı da oldu. MHP'yi IMF ve Avrupa Birliği, kısacası Batı karşıtı bir parti biçiminde Türkiye'ye ve dünyaya duyurdu. Şimdi, MHP 3 Kasım seçimi öncesinde, 18 Nisan 1999 erken seçimindeki havasından çok uzak durumda. Şimdi ikincisini ileteyim sizlere. Derviş'in antipati duyduğu, hoşlanmadığı, sevmediği, Türkiye yönetiminde görmek istemediği isimlerden birisi de Recep Tayyip Erdoğan idi. Derviş'e göre; Erdoğan Türkiye için zararlı! Roma Tren İstasyonu'nda bana bunları anlatmıştı Kemal bey.