Gazete olmuş. Dergi olmuş. Televizyon olmuş. Farketmez. Amaç; menfaat için gazetecilikse...Yapılacak iş bellidir. Çamur atacaksın ki; izi kalsın. İftira edeceksin ki; lekelensin. Hele hele.. Gazetecinin kamuoyuna köşe yazısı vasıtasıyla ilettiği konu gerçekdışı olunca...Hakkında yazı yazılan kişi şikayetçi olunca...Şikayet yapılan kurum, o gazeteciye yönelik ceza yaptırımına gitme kararlılığında olunca... Mahçup duruma düşen yazar "özür dilemek erdemliliktir" diyeceğine, mahcubiyetin ve pis bir duruma düşmenin bozuk psikolojisiyle saldırgan hale geliyor. Yazı bombardımanına girişiyor sütununda. Yüzündeki utancın kırmızı, mor, siyah tonları, yazılarında agresifliğe dönüşüyor. ğ Eğer elimden geliyorsa! Elbette doğrunun yanındayım... Haksızlıklara karşı susmamak lâzım. Eğer elinizden gelen ufak da olsa bir şey varsa! Kaleminizle serbestçe yazabiliyorsanız...Bilgisayarınızın tuşlarına özgürce dokunabiliyorsanız...Televizyon programlarınızda bir haksızlığa, suistimale karşı çıkabiliyorsanız...Mesleğinizden ve insanlığınızdan taviz ver-mi-yor-sa-nız... Doğrunun yanında olmak gerekir. Elbette yanında olacağım. Tüm bunları niye mi yazdım efendim? ğ Bu kadar da olmaz! Ayıptır! Devletin kurumları kendilerini genelde savunamazlar. Bağımsız kurullarda olsalar devlet terbiyesi gereği suskundurlar. Kurumların başlarındaki yöneticiler mütecaviz yazı ve haberlere karşı ses çıkarmazlar. Sermaye Piyasası Kurulu ile SPK Başkanı Doğan Cansızlar'a yönelik çirkin, çirkinlikten öte küfürün her türlüsünü taşıyan yazı silsilesi midemi bulandırdı. Yaptım araştırmamı. Sordum. Soruşturdum. Öğrendim. Ve de yazmaya karar verdim. ğ Gökkafes'in hikayesi! Sevgili okuyucularım. Geçmişte SPK'nın Akmerkez 11.katta, yaklaşık 1000 metrekarelik alanda kurulu İstanbul temsilciliği vardı. Çok sayıda personel, adı lüks olan alışveriş merkezinin sadece bir katında çalışıyordu. SPK'nın can damarlarından olan Denetleme Dairesi ile bir çok hizmet bölümü, son derece sıkışık biçimde görev ifa ediyordu. Rahat çalışma ortamı yoktu. Bunları bizzat ben biliyorum. Daha iyi bir hizmet binası arayışına giren SPK yönetiminin aklına çok geniş gayrimenkul portföyü bulunan BDDK Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu gelmiş. Kamuoyunda 'Gökkafes' diye bilinen ve Kentbank'ın TMSF'ye devrinden ötürü geçen, Süzer Plaza'nın zemin katına talip oluyor SPK. Bakın şimdi. SPK bir kamu kuruluşu. Yani devlet. BDDK bir kamu kuruluşu. Yani devlet. TMSF bir kamu kuruluşu. Yani devlet. İMKB bir kamu kuruluşu. Yani devlet. Devletin kurumları arasında bir alışveriş gerçekleştiriliyor. Batak işadamına, batık şirkete kıyak yok ortada. İlgili Devlet Bakanlığı ve Başbakanlıktan gerekli izin ve onaylar alınarak, TMSF'nin gayrimenkulü 17 trilyon 500 milyar TL bedelle SPK tarafından satın alınıyor. Gerekli kaynağı da yine devletin bir kuruluşu olan İMKB kanun gereği SPK adına ödüyor. 3.935 metrekarelik 1.5 kata sahip olan SPK, yerinin 940 metrekarelik bölümünü tapu işlemlerinin bitmesiyle birlikte Merkezi Kayıt Kuruluşu'na 10 milyar Tl aylıkla kiraya veriyor. Akmerkez'deki katı da 2 milyon Dolar karşılığı satmak üzere ihaleye çıkarmış SPK. Şimdi teklifler toplanıyor. Gökkafes olayı bu. ğ Peki. Bu saldırganlık niye? Yalanla, dolanla, çamur atmayla SPK ve onun Başkanı Doğan Cansızlar'ı karalamanın altındaki yatan gerçeğe geldiğimizde... Onu da yarın yazacağım. Şaşıracaksınız!