Bir çirkinlik, bir anlayışsızlık, bir iş ahlâksızlığı yaşanıyor ki ülkemizde, sormayın gitsin. Bankacılık operasyonunun 'olumlu sonuçlanmaması' için mücadele veriliyor. "BDDK başarısız olsun" lobisi iş başında. Reel sektör ölüyormuş, şirketler işçi çıkarıyormuş, firmalar faiz batağındaymış..Hiç önemli değil. Patron postu deldirmesin de..Gerisi hikâye. Patron..Yâ sermaye koy, yâ da... Sizleri bıktırdım. Ben bıkmadım. Kusuruma bakmayın. Yine belirteceğim. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ülkenin hayrına bir operasyona girişti. Aldıkları karar doğruydu. Sağlıklı ekonomiye, güçlü reel sektör hedefine ulaşmanın yolu finans sektörünü toparlamaktan geçiyordu. Taslak kanunun adı "Reel sektörün mali kesime olan borçlarının yeniden yapılandırılması" idi yâ..Bunun için önce finans sektörüne el atılması kararlaştırıldı. Birbiri ardına yaşanan krizler Türk bankacılık sektörünü zayıf düşürmüştü. (Birtakım bankaların patronları tarafından bilerek ve isteyerek zayıf düşürüldüğü gerçeğini aklımızdan asla çıkarmayalım.) Bankaların -eğer ihtiyaçları var ise- sermayelerine katkı sağlanacaktı. Bu işlemde, ilgili bankanın ihtiyaç duyduğu para karşılığındaki hissesi rehin alınarak desteklenecekti. Belli bir süre sonra.. O banka veya bankalar devlet desteğine rağmen sermayelerini güçlendiremezlerse patronlar rehin verdikleri oranda hisselerini kaybedeceklerdi. Sonuç gerekiyorsa o bankanın tamamiyle kapanmasına kadar gidecekti. İlk hesaplar, bankaların sermayelerine 4 milyar Dolarlık katkı gerektiğini gösteriyordu. Üstelik hangi bankanın veya bankaların sermaye desteğine ihtiyaç duyduğu tesbit edilirken, BDDK aşırı sağlamcı davranacaktı. Bağımsız denetleme şirketlerininin iki kez yapacakları inceleme sonrasında, BDDK da ayrıca inceleme gerçekleştirecekti. Tüm bunların ardından sermaye desteği kime verilecek belirlenecekti. İddialar ve cevaplar Kamuoyuna medya vasıtasıyla pompalanmaya çalışılıyor. "Bankalar ve patronlar kurtarılıyor. Devletin parası peşkeş çekiliyor" iddiaları ayyuka çıkmış. Şimdi bakıyoruz bu operasyonun mimarlarının görüşlerine.. BDDK Başkanı Engin Akçakoca şöyle konuşuyor: "Şeffaf olacağız. Herşey kamuoyunun gözü önünde yapılacak. Hangi bankaya sermaye desteği verilecek kamuoyuna açıklayacağız." Devlet Bakanı Kemal Derviş şunları söylüyor: "Kimse kurtarılmıyor. Amacımız bankacılığı güçlendirip, reel sektörü rahatlatmak. Ne hediye edilen bir para, ne de kurtarılanlar var. Banka sahipleri sermaye yeterlilik rasyosunu yakalarken, yurtdışındaki paralarını getirsinler." Nasıl oyun çevriliyor? Tüm bunları söyledikten sonra oyuna geçelim, sevgili okurlarım. Aşağıda okuyacaklarınız kesin istihbaratlardır. Ekonominin en üst yöneticilerinden alınmış bilgilerdir. Şimdi.. Adamın bankası var. Sermayesi yetersiz. Sermaye yeterlilik oranının çok altında. Banka iyi yönetilmemiş. Hatta patron kendi grup şirketlerine yoğun miktarlarda kredi kullandırmış. Bu olumsuzluklara karşı.. Patron büyük paraları yurtdışında tutuyor. Yabancı bankalarda bol sıfırlı döviz cinsinden hesapları mevcut. Unutmayalım, yurtiçinde de parası bulunuyor. Ancak.. Patron parasını bankasına getirmek istemiyor. Elbette, bunu yaparken tek bir amacı var. Devletten sermaye desteği almamak. Evet, evet, okuduğunuza inanın. Yanlış yazmadım. Patron devletten bankasına sermaye desteği verilmesini kesinlikle istemiyor. Büyük değerler taşıyan gayrimenkulleri de var patronun. Malını da satmak istemiyor. Onun için de, şunu yapıyor. Bankasının bilânçosunu küçültmeyi düşünüyor. Böylece sermaye yeterlilik rasyosuna ulaşacak. Sermaye desteğine ihtiyaç duymayacak. Patron bu çalışmasıyla bankasını elinde tutmayı başaracak. İşin tekniğine bakarsak... Sermaye yeterlilik rasyosunun paydasında aktifler yeralır. Buna karşılık payında özkaynaklar mevcut. Banka patronu bu gerçeği bildiğinden; aktifini küçültme yoluna gidiyor. Yani kullandırdığı kredileri geri çağırıyor. Sermayesini yükseltmek yerine kredi müşterisi firmalara hayat hakkı tanımıyor. Vur müşteriye, ölsün Bu şeytani düşünceyi nasıl uygulamaya sokuyorlar biliyor musunuz? Bankasını kredi müşterisi firmalara saldırtıyor. Kredilerin hemen ödenmesini talep ediyorlar. Borcun vadesi gelmese de problem yok. İmzalanan kredi sözleşmesi buna müsait. Firma eğer ödeyemiyorsa (tabii ki ödeyemeyecek, ekonominin hali ortada) ipotek ve teminat artırımı işlemine geçiliyor. Kredi faizi ile temerrüt düşmüş kredilerin faizleri de bankanın kendi belirlediği oranlara çekiliyor. Avrupa ve ABD bankalarındaki hesaplarından Türkiye'ye para getirerek sermayelerini BDDK'nın istediği orana çekmiyorlar da.. Müşterisi olan firmaların sırtında boza pişiriyorlar. Doğrular kazanacak Bu ahlâka da, müteşebbisliğe de sığmaz. Bu yaklaşımın adı bankacılık değil kurnazlıktır. BDDK Başkanı Engin Akçakoca ve ekibi yılmayınız mücadelenizden. Asla taviz vermeyiniz. Sizler doğruyu yapıyorsunuz. Bu operasyonu başarıyla sonuçlandıracaksınız.