Oxford-Londra Perşembe günü sabah 08.30 suları. İstanbul Atatürk Hava Limanı. THY ile Londra'ya uçacağız. Ekonominin patronu Kemal Derviş'in İngiltere gezisini izlemek istiyorum. Sivas adını taşıyan uçağa bindim, ikinci sıradaki yerime oturdum. Derviş ve eşi Catherine ilk sırada gidiyorlar. Bay ve bayan Derviş'le selamlaşıyoruz. "Nasılsın ? Ne var, ne yok.." muhabbetinden sonra.. Kemal Derviş'in sözü "Ziya Osman lütfen bana çok ince sorular yöneltme. Beni polemiğe sokma lütfen. Bazıları yanlış anlıyor, yanlış düşünüyorlar." İşte bu sözleri duyarak yolculuğumuza başlıyoruz. Demek, oldukça heyecanlı olacak bu İngiltere gezisi. Derviş dolu, çok dolu! ODTÜ...OXFORD... "Nasıl öğrenci olunur" farkı Londra Heathrow Hava Limanı'na indikten sonra ilk trenle Oxford'a geçiyoruz. Dünyanın en önemli üç üniversitesinden biri olan Oxford Üniversitesi'nde konferans verecek Kemal Derviş. Bir hafta önce ODTÜ'de komünist ateist öğrencilerin protestosunu gören Derviş, bakalım Oxford'da neyle karşılaşacak? Oxford Üniversitesi Examination School'daki konferansta salonda bulunanlar akademisyenlerin dışında Türk, İngiliz ve Japon öğrenciler. Türkiye ekonomisini anlatan Derviş'e yöneltilen soruların hepsi de ilginç... Türk öğrenciler çok netler. 'Avrupa Birliği' konusunda kimlerin Türkiye'de Avrupa Birliği'ne karşı olup olmadığını öğrenmeye çalışıyor. İngiliz öğrenciler, hükümetin uygulanan ekonomik programa sonuna kadar sahip çıkıp çıkmayacağını merak ediyor. Japon öğrenciler, makro ekonomik hedeflerle ilgili olarak teknik konuların ayrıntısını istiyor. Oxford öğrencilerinden "nasıl öğrenci olunur" sorusunun cevabını gördüğüm için, ODTÜ'nün komünist ateistlerini kınıyorum. Öğrenciler soruyor: "Türkiye Arjantin olur mu?" Üç milletin öğrencisinin ortak sorusu ise şu Derviş'e: "Ekonomi düze çıkarılırken her zaman orta ve alt sınıf ezilir, sıkıntı çeker, fakirleşir. Türkiye'de toplum bunu kaldırabilir mi? Türkiye bir Arjantin olur mu?" Görünen, yurt dışındaki öğrenci kesiminin Türkiye'de bir sosyal patlama endişesi taşıdığını gösteriyor. Üniversite hocası Kemal Derviş kürsüde çok rahat... Hocalığını gayet iyi ispatlıyor. Soruları tek tek cevaplıyor. Türkiye insanının ülkesini sevdiğini söyleyen Derviş, toplumun reform hasreti çektiğini ileri sürüyor. "Büyülü bir formül yok. Bu reformları isteyen toplumdur. Bu reformlarla gelir adaleti sağlanacak. Sosyal adalet sağlanacak. Türkiye asla Arjantin olmaz." Meğerse! Ve şunları açıklıyor Kemal Derviş: "Türkiye'nin yeni politik yaşamını Avrupa Birliği oluşturacak. Önümüzdeki dönem Avrupa Birliği kilittir." Belli canım. Yolculuk öncesinde 'dikkatimi çekip' kendisini 'polemiğe sokmamı istemeyen' Devlet Bakanı Kemal Derviş, yukarıdaki iki cümlesiyle sanki kopacak Avrupa Birliği fırtınasının haberciliğini yapıyor. Bütün bunları düşünürken....Cep telefonum acı acı çalıyor. İstanbul'dan gelen Avrupa Birliği konusunda MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın açıklamasını haber veriyor arkadaşlar... Memlekette ortalık karışmış. Şimdi tamam. Derviş'in gerginliğinin sebebi ortaya çıktı. Lütfen beni anlayın! Londra'ya geçtik. Durağımız; Tottenham Court Road Centre Point. İngilizce eğitim aldığım Tottenham semtini uzun aradan sonra görmek insanı duygulandırıyor. Çevreyi dolaşıyorum. Yedi sene geçmiş ama hiçbir şey değişmemiş. Geçmişi bırakıp işimize bakalım. Kemal Derviş yabancı sermaye temsilcilerinin önüne çıkıyor. İngiliz Sanayiciler Konfederasyonu (CBI) düzenlediği toplantıyla İngiltere'nin en önemli yirmi beş şirketinin yöneticilerini Derviş'le bir araya getiriyor. Bu konuyu yarın anlatsam size de sevgili okuyucularım, gündemi yangın yerine çeviren Avrupa Birliği tartışmasına gelsem! Batının çok sevip saydığı ve de Türkiye'ye kabul ettirdiği kişi olan Kemal Derviş, acaba Londra'dan nasıl bakıyor Avrupa Birliği gerginliğine? Derviş ne demek istiyor? Öğle yemeğinde konuştuğumuz Derviş şunları söylüyor: "Türkiye'nin Atatürk'ten bu yana gelen Avrupa ya da Avrupa Birliği stratejisinde bir sapma olacağına inanmıyorum." Beyler, bayanlar... Bu cümlenin sahibi sarı çizmeli Mehmet ağa değil, Kemal Derviş. Ona göre. Yani, ABD'yi dışlamadan Türkiye ne Rusya'ya na de İran'a yaklaşamaz. Yakınlaşamaz. Batı'dan uzaklaş, Türkiye'ye hangi bakış açısıyla yaklaştıkları bilinen iki ülkeyle sıkı fıkı ol. İmkansız, olabilirliği yok. Bu cümlenin tercümesi şudur: "Türkiye Avrupa Birliği yoluna girmiştir. Yol uzundur, rampası boldur. Yolun kenarları uçurumdur. Yolun dışına çıkılamaz. Çünkü yolun sonu Türkiye'nin menfaatinedir. Türkiye'nin lehine olan bir iş engellenemez. Hiçbir kişi ve kurumda engel olmamalı." Ben yorumumu sonra yapacağım da, sizlerin düşüncesi nedir efendim?