Geçtiğimiz hafta. 19 Eylül 2002, Perşembe günkü Türkiye Gazetesi. Köşe yazımı şu üç cümle ile bitirmişim: "....Sırada Recep Tayyip Erdoğan'ın seçime gi-re-me-me-si ve aday o-la-ma-ma-sı durumu var. Daha doğrusu. Seçime gir-di-ril-me-me-si ve aday ol-du-rul-ma-ma-sı demek daha doğru olur." Dememiş miydim?!! Aradan bir gün geçiyor. 20 Eylül 2002, Cuma. Yüksek Seçim Kurulu tarihi(!) toplantısını yapıyor. Ve... AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ile SDP Genel Başkanı Akın Birdal'a milletvekili se-çi-le-me-me yasağı getiriliyor. Böylece... Erdoğan'ın AK Parti'den, Erbakan'ın Konya'dan bağımsız, Bozlak ile Birdal'ın da DEHAP listesinden 3 Kasım erken seçiminde milletvekili adayı o-la-ma-ya-cak-la-rı kararını veriyor YSK. Takdir Bir gün önce köşemizde çıkan yazının vurucu bölümü...Bir gün sonra Yüksek Seçim Kurulu'nun aldığı karar. Takdir siz değerli okurlarımındır. Ben anlayamıyorum! Bu memlekete vergi veren bir vatandaş olarak. Bu memleketin bir seçmeni olarak. Bu memleketin bir demokrasi ülkesi olduğuna inanan bir insan olarak. Bu memlekette seçme ve seçilme hakkı bulunan bir insan olarak. YSK'nın kararını içime sindiremedim. Yasak kararını anlamakta zorlanmıyorum! Çünkü anlaşılacak bir karar değil. Bu kararın hukuka ve demokrasiye uygunluğu çok su götürür. Hepimizin ağzında "Avrupa Birliği" adı yok mu? Avrupa Birliği'nin değerlendirmesi! Toplumun büyük çoğunluğu yüzde 99'u Avrupa Birliği'ne girmeyi istemiyor mu? Avrupa Birliği'ne üye Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve politika alanlarında kalkınacağı kesin değil mi? Hükümet, "Avrupa Birliği istiyor" diye kanunlarda önemli değişikliklere gitmiyor mu? O halde...Avrupa Birliği'nin görüşünü dikkate almalıyız. Rüyalarımızda yer alan Avrupa Birliği'nin yasama organı Avrupa Parlamentosu vardır sevgili okurlarım. Çok önemli bir kurumdur. Bakalım AB, Yüksek Seçim Kurulu'nun 'hukuka uygun'(!) kararını nasıl değerlendirmiş? Avrupa Parlamentosu ve TBMM arasında köprü olarak çalışan, ilişkileri yöneten Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Hollandalı parlamenter Joost Lagendajk açıklama yapıyor. Hem de YSK'nın kararını açıklamasının hemen ardından. "Bazı parti liderlerinin seçim dışı bırakılması, demokrasi açısından kötü bir sinyaldir. Bu konuyu Türkiye'nin içişleri olarak görüyoruz. Ama yasaklamak yerine seçmenlerin kendi seçimlerini yapmaları sağlansaydı daha iyi olurdu." Bu sözlerin sahibi, Avrupa Birliği'nin yasama organı Avrupa Parlamentosu'nun T.C'nin yüce kurumu TBMM ile kontakları yürüten Hollandalı Karma Parlamento Komisyonu Başkanı. "Aman üye olalım. Aman AB'ye girelim de, Türkiyemiz çağdaş ülke sınıfına katılsın" diyenler, Avrupa Birliği'nin görüşünü duymuşlardır herhalde! Kararı kim vermeli? Yasaklarla bir yere varılamaz. Yasakları koyması gereken, ceza kararını alacak olan bence halkın hür iradesidir. İrade de sandığa yansımadır. Atatürk ne demiş: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." O zaman... Bırakın kararı millet versin. Verir de!