Derviş... Bir istifanın hikayesi... (1)

A -
A +

1973-1976 yılları arasında Bülent Ecevit'in danışmanı. Siyasi görüşü ise, Cumhuriyet Halk Partisi çizgisinde devletçi sol. ODTÜ ve Hacettepe Üniversiteleri'nde öğretim üyeliği görevlerinde bulunuyor. 1977-2001 yılları arasında ABD'de yaşıyor. Dünya Bankası'na 'yükselmek ve ilerlemek' amacıyla giriyor. Yükseliyor ve de ilerliyor. İyi yetişiyor. Yetiştiriliyor! Fakirliği Azaltma ve Ekonomik Yönetim'den Sorumlu Dünya Bankası Yardımcısı olduğunda yıl 1996'yı gösteriyor. Bu arada... Fikirleri de değişiyor. Devletçi solculuktan liberalliğe yöneliyor. Ama solculuğunu hiç unutmuyor. Yıllar akıp gidiyor. Ve. O... Saman alevi gibi parlayıp sönen Yeni Demokrasi Hareketi'nin kurucusu Cem Boyner'le birlikte. 1998'de harekete geçen YDH'nin toplantıları için Washington'dan İstanbul ve Ankara'ya sık sık geliyor. YDH tutmayınca! Zaten o tutmayacağını önceden görüyor. Sessiz sedasız Boyner'den uzaklaşıyor. Yine geçip giden yıllar Meşhur 2001 ekonomik krizini yaşıyor Türkiye. Cumhuriyet tarihinin en kötü iktidarı olan DSP-MHP-ANAP koalisyon ortakları. Ekonomik gidişat korkunç kötü. Başbakan Bülent Ecevit şaşırmış durumda. Aklına yıllar öncesi danışmanı geliyor. O danışmanın adını birileri ve bazı çevreler Ecevit'in kulağına fısıldıyorlar. Ecevit 27 Şubat 2001'de Özel Kalem Müdürü Zeynel Yeşilay'a "Bana Washington'ı, Dünya Bankası'nı bağlayın" diyor. Telefona çıkan sekreter ve asistana bizzat kendisi sesleniyor Başbakanımız. "May I Speak to Mr....." şeklindeki çok kibar istek dökülüyor Robert Kolej mezunu Ecevit'in dudaklarından. Washington'daki muhatap "Who is calling sir?" sorusunu yöneltiyor. Bülent Ecevit'ten "I'm Prime Minister" cevabı gelince... O telefona derhal çıkıyor, "Emredin efendim. Buyurun Sayın Ecevit" sözüyle karşılık veriyor. "Sana ihtiyacım var. Türkiye'nin ekonomisini düzeltmemiz lâzım. Lütfen hemen gel, Merkez Bankası Başkanı ol." Yukarıdaki ifadeyi duyan Washington'daki muhatap "Peki efendim. Hemen geliyorum" dedikten sonra... Düşüyor Türkiye yollarına Maryland'daki evine geçiyor hemen. İşten erken geldiğinden Amerikalı eşi şaşkın. "What happened?" sorusuyla ne olduğunu merak ediyor. Dünya Bankası, kütüphanesinde çalışan, evlendikten bir süre sonra ayrılan eşi. "I am going to Ankara." Bu cümle eşine onun Ecevit'in davetine gidip verdiği görevi kabul edeceğinin de işareti oluyor. Fakat... 27 Şubat'ta uçamıyor. Çünkü Türkiye'ye uçak yok. Ertesi gün, 28 Şubat. Ne ilginç bir tarih (!) Benim askere alındığım (!) 28 Şubat 1997'den sonra tam beş yıl geçmiş. O günleri birden hatırladım da (!) Herhalde unutacak değiliz (!) Washington Dulles Airport'a bir taksiyle gidip, Swissair'den biletini alıyor, o. Washington'dan Zürih aktarmalı olarak Ankara'ya Esenboğa Hava Limanı'na 1 Mart 2002'de iniyor. "İstiyorum" ve "Peki" Esenboğa VIP'ten çıktığında karşısında elli civarında basın mensubu var. Konuşmuyor. Doğruca Başbakanlığa ulaşıyor. Hemen Başbakanın makam odasına alınıyor. Onsekiz saatlik kıtalararası uzun ve yorucu uçak yolculuğuna rağmen dinç. Ecevit lâfı uzatmadan "Yarın Merkez Bankası Başkanı olarak göreve başlamanızı istiyorum sizden" dediğinde... O, kısa ve net söylüyor; "Peki." Ama 2 Mart 2002'de yeniden Başbakanlık makamında. Ecevit'e "Merkez Bankası Başkanlığı teklifiniz için teşekkürler. Ben Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nı talep ediyorum. Ancak bu şartla Türkiye'de ve sizin emrinizde görev alırım." Başbakan Bülent Ecevit ne diyeceğini bilemiyor bu cevap karşısında.. Bir gün önce Merkez Bankası Başkanlığına "evet" demişti yâ o! Ne olmuştu da onun kararı değişmişti? ........... Not: İzninizle konuya yarın devam edeceğim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.