Derviş... Bir istifanın hikâyesi... (4)

A -
A +

Kemal Derviş'in koştuğu yer Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı koltuğu idi. Bu isteğini "Bakanlık görevimde büyük işler başardım. Daha büyük işleri bitirmek bakanlıktan öte makam gerekiyor Sayın Açıkel" diye açık açık bana konuşmuştu Derviş Roma da. Üstelik... "Sence de gidişatım iyi değil mi Ziya Osman bey?" sorusunu gülerek ve mutlu biçimde İtalya gezisinde bu satırların yazarına yöneltiyordu 'umut adam'. Tavırları ve sorusundaki tarz Derviş'in rahatlıkla Başbakanlık koltuğuna ulaşacağına inandığını ortaya koyuyordu. Şuna emindim ki, Kemal Derviş benden "Harika gidiyorsunuz. Eminim ilk seçimde Başbakansınız Sayın Derviş" karşılığını bekliyordu. Cevap vermeden önce Derviş'in Türkiye'deki "Ben sosyal demokratım. Köküm belli" açıklamasını hatırlıyorum.. Ve.. "Kemal bey samimiyetimle söylüyorum, yanlış yaptınız son açıklamanızla. Solcuyum demeyecektiniz. Türk halkı sağ görüş ağırlıklı düşünür ve ona göre davranır. Siz herkesi kucaklayan bir yapıda olmalıydınız" cevabımı ilettim. İstenmeyen ve beklenilmeyen cevap Kemal Derviş'i bir hayli sinirlendirmişti. Hatta 'beyninin yarısı' olan, tarafımdan bakan yardımcısı ünvanına lâyık görülen Danışmanı Oya Ünlü benimle arasına biraz mesafe koymuştu. Derviş'in çok yakın çevresi Tenis oynayıp, taksi durağında çay içen, kucağına bebek alıp seven Kemal Derviş halkın gözünde de iyiden iyiye popüler hale gelmişti. Ankara akşamlarını Hazine binasından çıktıktan sonra Ankara Tenis Kulübü'nde can dostu ve fikirdaşı Prof. Dr. Celal Göle ile tenis oynayarak noktalıyordu. Akşam yemeklerini de çoğunlukla Göle'nin evinde yiyordu. Oya'nın keskin bir solcu olan, öğretmenlik mesleğinde Milli Eğitim Bakanı ve Halk Partili (!) Hasan Ali Yücel'i örnek alan Fikret Ünlü de Derviş'in en yakınları arasındaydı. Yılmaz: "Derviş'le aramı yapın" İstanbul'a gittiğinde ise Derviş her zaman Asaf Savaş Akat'ın Boğaz'daki yalısında kalıyor, akşam yemeklerinde Eczacıbaşı grubunun patronu Bülent Eczacıbaşı'nın evinde TÜSİAD üyelerinin yanısıra ABD Büyükelçiliği yöneticileriyle buluşuyordu. Gerek Türk iş aleminin temsil edildiği zenginler kulübü TÜSİAD, gerekse dünya imparatoru ABD'nin desteği tam arkasındaydı. ANAP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz kafasına takmıştı Kemal Derviş'le biraraya gelmeyi. Partisi günden güne eriyen Yılmaz, tüm anketlerde barajın altında görülen ANAP'ı uçurumdan kurtarabilmek amacıyla Derviş'le ortak hareket etmek, onu partisine getirmek için çalışmalar başlamıştı. Kemal Derviş'i Mesut Yılmaz'la flört ettirme göreve iki kişiye verilmişti. Geçmişini ve pozisyonunu hâlâ çözemediğim, bana göre karanlıklar içinde bulunan Cem Kozlu ile iş dünyasının kudretli ismi ENKA Holding patronu Şarık Tara bu operasyonda Yılmaz'a yardımcı oluyorlardı. ANAP'ın sevilen ismi, Devlet Bakanı Yüksel Yalova'yı dahi Tütün Kanunu olayında kolaylıkla harcamıştı Derviş. Neredeyse Enis Öksüz gibi Yüksel Yalova da "IMF ve Dünya Bankası'nın Türkiye lehine olan işlerine aykırı davranıp, vatana millete ihanet eden bakan" durumuna düşecekti. Yalova, Genel Başkanı Mesut Yılmaz'dan da destek alamayınca üç cümlelik istifa mektubuyla bakanlığı bıraktı. Derviş'le ters düşen yanıyordu. Bakanlığı kaybediyordu. Koalisyon ortaklarının bakanları ve milletvekilleri Kemal Derviş'e yan bile bakamıyorlardı. Devlet Bahçeli bu durumu hazmedemiyordu ama çaresizdi. Deniz Baykal'a göre! Deniz Baykal. Otuz yıllık arkadaşlardı Kemal Derviş'le. Baykal'ın ağzından "Kemal", buna karşılık Derviş'in ağzından "Deniz" ifadeleri hiç eksik olmazdı ki yıllar öncesinde. Dünya Bankası'nda çalışırken de iki dost sık sık telefonla hasret giderirdiler. Bu güzel dostluğa Derviş Ankara'da göreve başladıktan sonra gölge düştü. Baykal rahatsızdı. CHP lideri Deniz Baykal Mayıs 2001'den itibaren. Derviş'in tavırlarından, izlediği yoldan memnun değildi. Çünkü Derviş onun düşüncesine göre yükselmek için çizgisinden uzaklaşıyor, sağa kayıyor, ilginç ve karmaşık ilişkilere giriyordu. Böylelikle Derviş'e siyaset arenasında ihtiyatla yaklaşanların sayısı üçe çıkmıştı. Şükrü Sina Gürel ile Devlet Bahçeli'ye Deniz Baykal da eklenmişti. Derviş, DSP'li Şükrü Sina Gürel'in yaklaşımıyla "Dikkat edilmesi gereken insan", MHP'li Devlet Bahçeli'nin bakışıyla "MHP'ye düşmanca tavır takınan tehlikeli adam ve memlekete faydadan çok zarar veren Amerikancı", CHP'li Deniz Baykal'ın tutumuyla "Güven vermeyen, yükselmek arzusuyla her şeyi yapabilecek, Türk solunun temeline dinamit koyabilecek türden birisi" olmuştu. Bütün bu yakıştırmaların muhatabı durumundaki Kemal Derviş, neyin peşinde ve ne amaçla ter döküyordu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.