Lütfen TOBB'un 'Savurganlık Ekonomisi' başlıklı raporunu okuyun. En fazla yarım saatinizi alır. Okuyun da; nasıl soyulduğumuzu, geleceğimizin nasıl çalındığını görün. "Kurtar bizi" dediğimiz, umut bağladığımız siyasilerin bizleri nasıl kandırdıklarını TOBB açıkladığı raporla gözler önüne seriyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin 1990-2000 yılları arasındaki ekonomik yapıyı incelettiği 'Savurganlık Ekonomisi' tam bir felaket tablosu türünden araştırma. Acı gerçeklerle dolu olan rapora göre kayıbın faturası 195 milyar dolar. Dile kolay. Akıl almaz bir rakam. Zarar faturasını siyasetçiler çıkartıyor vatandaş ödüyor. Raporu okuduğumda aklıma önce Safiye Soyman'ın 'Gelen vurdu, giden vurdu' parçası geldi. Bence son on yılı kapsayan araştırmanın başlığı 'gelen vurdu, giden vurdu' olmalı idi. Yanlış mı dedik acaba? Derviş dememiş miydi? Geçtiğimiz Cumartesi günü Hazine Müsteşarlığı'nın konferans salonunda Kemal Derviş'i dinliyoruz. Derviş ekonomik paketi açıklıyor. "Türkiye'nin dibe vurmasının nedeni son 10 yıldır. Artık halk her şeyi bilecek. Her şey şeffaf olacak. Gerçekleri halktan saklamayacağız" dedi. Bu tarihi açıklamayı biz salonda duyduk. Milyonlarca vatandaşımız yalandan uzak sözleri televizyonlarından izledi. Tüm Türkiye bu açıklamaya destek verirken 'Güniz Sokak sakini' rahatsız oldu. 'Sevgili Babamız' Süleyman Demirel (ne baba ama!) "Bu faturayı bize kesemezsin" diye cevap verdi. Kimse bir şey demiyor, Demirel üstüne alınıyor. Her sözü tarihe geçen Süleyman beye bende "Yarası olan gocunur" deyimini hatırlatıyorum! Fatura siz ve sizin gibilere kesilmezse kime kesilecek. Benim köylüm, benim işçim, benim emeklim, benim memurum, benim esnafım ile daha ne benim sınıfındaki insanlarımız faturaları nasıl olsa öder! Siz rahat olun, ne olur! 195 milyar dolar nerelere gitmiş? TOBB raporunda 195 milyar doların boşa harcanıp yakıldığı kalemlere dikkatinizi çekmek istiyorum. 'Ekonomik Savurganlık' raporuna iyice baktığınızda 'çok başarılı yöneticilerimizce' yönetildiğimiz farkediyorsunuz! Ekonomi yönetimlerinin hataları nedeniyle fazladan ödenen iç borç faizi 8.8 milyar dolar, iç borçta kısır döngünün yükselttiği ana paranın faiz artışı 95 milyar dolar, politik ve ülke riski nedeniyle fazladan ödenen dış borç faizi 6.5 milyar Dolar, geciken kamu yatırımlarına giden yıpranma ve bakım harcamalarına 6.8 milyar dolar, KİT'lerin borçlanma ihtiyaçlarına 32.2 milyar dolar, ihale yolsuzluklarına en az giden 2.1 milyar dolar, devlete yıkılmış fona devredilmiş bankaların zararları 12.5 milyar dolar, kamu bankalarının görev zararları rakamı 20 milyar dolar, tarım birliklerine düşük faizli kredi kullandırılmasından dolayı 9.2 milyar dolar, yurt dışı temsilciliklerin fazla kadrolarına yapılan harcama 700 milyon dolar, lojmanların bakım ve sigorta masrafları 640 milyon dolar, kamu araçlarının yakıt ve bakım masrafı ise 960 milyon dolar. Bu rezilliklerin toplamı ise 195 milyar 200 milyon dolar. Tüyü bitmemiş yetim hakkının harcandığı, israf edildiği, sokağa atıldığı, çalındığı, göz yumulduğu (adını ne koyarsanız koyun) para ile garip Türkiye'de nelerin yapılabileceğini söylemeye gerek yok. Raporda; çok açık bir ifade var: "Politika ekonominin rolünü çaldı. 10 yılda 10 hükümet değişti. İstikrar paketlerinden çark edildi. Hükümetler sorunlara duyarsız kaldı. 132 ayın 54 ayında Türk ekonomisi durgunluk yaşadı. Toplum olarak 42 ay kemer sıkıldı." Doğru söze ne hacet. Ben utanıyorum. Ya bizi bu hale getirenler utanıyor mu acaba?