Kara günler geliyor!

A -
A +

Güzel Pazar gününüzde moral bozucu bir yazı yazdığım için okuyucularımdan özür diliyorum. Ama ekonomik gidişat kelimenin tam anlamıyla berbat. Söylediğiniz sözler kulağıma geliyor: "Yahu kardeşim, zaten perişanız. Kimsede geçinecek güç kalmadı. Hergün kan kusuyoruz. Kasım ve Şubat krizlerinden sonra hergün ölüp ölüp diriliyoruz. Şimdi kalkıp "Kara Eylül geliyor" diye başlık atıyorsunuz. Artık kavrulacak bir tarafımız kalmadı..." Lütfen kızmayın. Büyüme oldu küçülme. Devlet İstatistik Enstitüsü, açıkladığı ekonomik rakamlarla Türkiye gerçeğini bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Bizim "berbat günler" yakıştırmamızın nedeni, DİE rakamlarındaki zehir zemberek sonuçlardır. Devletin en yetkili kurumunun bildirdiğine göre, "Türk ekonomisi resmen darmadağın durumda" Yılın ilk yarısı ile ikinci üç aylık dönemi kapsayan Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) rakamları utanç veriyor. Büyüme hızı, bu yılın ikinci çeyreği sayılan Nisan-Mayıs-Haziran döneminde yüzde eksi 11.8 oranına devrilmiş. Yılın ilk yarısı Ocak-Haziran döneminde ise kemerleri yüzde 8.5 daha sıkmışız. Eskilere dönelim 1927'de büyüme hızı eksi 12.8, 1945 yılında yani ikinci dünya savaşından sonra İsmet İnönü'nün zamanında ülke ekonomisi eksi 15.3'leri görmüş. 2001 yılının ilk 6 ayında ise yüzde eksi 8.5'a ulaşmışız. 1. dünya savaşından yenik çıkılmasına rağmen büyük mücadelelerden sonra 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin 1927'deki ekonomik şartlarını bir kenara koyuyoruz. Çünkü o zamanın içinde bulunduğu durum aşağı yukarı belli. Ekonomimizin halini gösteren rakamlara baktığımızda aynı manzarayı 1945'li yıllarda yaşadığımızı görüyoruz. Yani İsmet Paşa devri film şeridi gibi önümüze geliyor. Halk Parti zihniyeti olan devletçi ekonomi politikalarını aynen yaşıyoruz. Aradan 56 yıl geçti. Bu kadar uzun zamana rağmen hala Türkiye'yi yönetenlerin ekonomi anlayışlarında değişiklik olmadığını anlamak insanı hayrete düşürüyor. "Sağolsunlar, çok modernler, çok liberaller canım" Ama bu laflar karın doyurmuyor. Türk ekonomisi, bırakın düzelmeyi, geriye gidiyor. İç karartan rakamlar 2000 yılı ilk 6 ayında kişi başına düşen milli gelir, 1.343 dolar iken, 2001yılı Ocak-Haziran döneminde bu rakam 1.026 dolara düşmüş. Bunun adı fakirleşmek değil de nedir? İlk altı ayda tarım sektörü yüzde 1.6, sanayi sektörü yüzde 5.2, inşaat sektörü yüzde 8.9, ticaret sektörü de yüzde 8.3 oranlarında küçülmüş. En hızlı daralma ise yüzde 27.9 oranıyla dayanıklı tüketimde. Bunun anlamı; sanayi sektörü mevta olmuştur. Ekonomideki tarihi batışın en önemli göstergesi yatırımlar kalemi. Yılın ilk 6 ayındaki devlet yatırımları yüzde 24.2, özel sektör yatırımları ise yüzde 23.3 oranında gerilemiş. Özellikle yatırımlardaki gerileme Nisan-Mayıs-Haziran aylarında son derece hızlanmış. Zaten sizleri tatil gününüzde fazlasıyla üzdüm. Biraz da rakam vererek kafanızı iyice bulandırmak istemiyorum. İşte halimiz Bugünkü yönetim, Türkiye'ye ürettirmiyor. Reel sektörün dertlerini sadece dinliyor. Çözüm yok. Çiftçi çoktan bitti. Esnaf-sanatkâr öldü. Sanayici can çekişiyor. Üretim olmayınca, satış yok. Dolayısıyla vergi geliri de kurudu. Devletin gelir muslukları akmayınca zamlarla bu açıkları kapamaya çalışıyorlar. Dövizdeki artış ile KİT hizmet ve ürünlerine gelen fiyat artışları zaten ezilmiş durumdaki vatandaşı canından bezdiriyor. Vatandaş tüketmeyi unuttu. Geliri ayaklar altına düşen insanlar harcama yapmıyor. Sadece karın doyuruyor. Şirketler, bankaların pençesi altında inim inim inliyor. Maaş verilemiyor. İşçi çıkarılıyor. Fabrikalar ya kapanıyor, ya da işçilerini ücretsiz izine çıkararak kapıya kilit vurulmasını biraz olsun geciktiriyor. Gidişatımız kötüden de öte.. Zor günlerden kurtulmamız çok zor. Zira Türkiye'yi yönetenler, İsmet İnönü dönemindeki gibi devletçi ve Halk Parti zihniyetindeki bir ekonomi yönetimini benimseyen kafaya sahipler..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.