Medyada 3 Kasım miladı

A -
A +

Yine öğrenemedik... Ne zaman sevineceğiz ne zaman üzüleceğiz!.. Hadi, daha açık söyleyelim: Ne zaman yağ çekeceğiz ne zaman eleştireceğiz!.. Bir türlü rayına oturtamadık şu işleri... Ara sıra anketler yapılır... "En çok güvendiğiniz kurum hangisi?" diye de sokaktaki adama sorulur... Sondan bir önceki cevap basın, sondaki isim ise politika olur hep... Son iki-üç yıldır takip ettiğim anketler hep bu son iki sırayla biter... Yani, halkımız, en az basın ve siyaset dünyasına güveniyor... Bu tablo niye böyle, diye kendi kendime dert edinirken, en son 3 Kasım seçim sonuçları gözümün önüne geldi. Sizi gidiler!.. AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı seçim öncesinde olsun seçim kampanyaları sırasında olsun yerden yere vuran birtakım medya çevrelerinin, 3 Kasım sonrası nasıl manevralar yaptığını gördüm. İşte o zaman şu kararı verdim: 3 Kasım öncesi ve 3 Kasım sonrası diye Türk medyasını ikiye ayırdım. 3 Kasım öncesi Türk medyasının bir bölümünü inanılmaz bir kin, öfke ve karalama kampanyası içerisinde gördüm. Özellikle AK Parti lideri Erdoğan aleyhinde kaleme alınan haberler karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Beni şaşırtan haberler değildi... Bu haberleri, köşe yazılarını kaleme alanlar 3 Kasım sonrası aynı sütunlarında bu sefer Erdoğan'ı yere göğe sığdıramıyorlardı. Dünün Erdoğan düşmanları bugün birden bire Erdoğan cengaveri olmuşlardı. Dün, Erdoğan rejim için tehlike diyen kalemler bugün, daha önce hiçbir siyasi lider için bile dile getirmedikleri bir şekilde, Anayasa'nın tek bir kişi için değiştirilebileceğini ifade etmeye başladılar. Ne ararsanız var AK Parti lideri hakkında öylesine haberler yapılmaya başlandı ki, bir sohbetimizde gördük ki, sayın Erdoğan bile bunlara şaşırır ve inanamaz hale gelmişti. 3 Kasım öncesi sütunlarında Erdoğan'a demediklerini bırakmayanlar şimdi Erdoğan'ın doğduğu evden tutun alışveriş yaptığı mağazaya kadar hayatındaki her kesiti okuyucularına aktarır hale gelmişlerdi. İşte bu iki yüzlü tavır hem sayın Erdoğan'ı hem de eşi Emine hanımı bile şimdi hayretler içerisinde bırakıyor. Seçimler öncesinde kendilerine reva görülen muamele ile seçimler sonrası karşılaştıkları manzara Erdoğan ailesini bir hayli şaşırtıyordu. Gel de güven... Yazımızın başında kamuoyu anketlerinde en az güvenilen kurumların basında basının geldiğini söylemiştik... Şuraya kadar anlattıklarımız bile; sanırım, bu güvensizliğin sebebini en iyi şekilde ortaya koymuştur. Bir gün önce kara dediğine bir gün sonra ak diyen bir medyayı siz dünyanın neresinde gördünüz? Kendi halkına güven vermeyen bir medya, hangi alanda ahkâm kesecek de sözünü dinletebilecek... Halka nasıl inandırıcı gelecek ki, yarın bir toplumsal kampanya gerçekleştirmeye kalkıştığı zaman halkı peşinden nasıl sürükleyebilecek? Herkesin gözü önünde olan bir olayı dahi çarpıtmaya çalışan bir medya inandırıcılığını hangi gerekçelerle savunacak?.. Bunlar nasıl olur, diye boşuna stres yapmanın gereği yok... Patagonya basınında bile göremeyeceğiniz bu çarpıklıklar ve çirkinlikler bizde dizboyu yaşanıyor, Yaşanınca da işte böyle kamuoyunun gözünde en az güvenilir kurumların başında medya geliyor. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.