31 Mart Vakası bugün oldu! Tarihimizin en eski sesi kaydı Mahmud Şevket Paşa'nın nutkuydu
Dünya tarihinde kaydedilen en eski ses kaydı 9 Nisan 1860 yılına tarihleniyor. Bundan 50 yıl sonra Türk tarihinin ilk ses kaydı da yine Nisan ayında kaydediliyor. 31 Mart Vakası olarak bilinen (13 Nisan 1909) isyanıyla başlayan hadiseleri takip eden günlerde Mahmud Şevket Paşa Selanik'ten İstanbul'a ordu gönderiyor. Orduyu gönderirken yaptığı konuşma da tarihimizin günümüze ulaşan en eski ses kaydı oluyor.
Ses klasik Newton fiziğinden günümüze uzanan zaman dilimi içerisinde birçok ilim adamı tarafından ölçülmeye, hava içerisindeki kalitesi çeşitli yollarla tespit ediliyor.
Euler (1707-1783), Lagrange (1736-1813) gibi isimler zamanından başlayarak ses dalgasının hareketini analiz etmek için muhtelif aletler geliştirilmeye çalışılıyor.
SES KAYDININ TARİHİ KARMAŞASI
Ses kaydının tarihiyle alakalı farklı rivayetler bulunuyor. Yaygın olarak bu Thomas Edison'un 1877 tarihinde fonografını keşfiyle başlatılıyor. Ancak ilk mikrofonun keşfedilmesi de göz ardı edilmemesi gerekiyor.
1827 yılında Sir Charles Wheatstone bugünkü kulak içi mikrofonlara benzer bir model mikrofon üretiyor.
Bugün en eski ses kaydı Fransız Édouard-Léon Scott de Martinville tarafından keşfedilen "fonotograf" adlı cihazla yapılıyor.
Edison tarafından bulunan "fonograf" ilk cihaz olarak olarak kaynaklardan yer alıyor. Edison, Martinville'den 1 saat daha erken patent aldığı için tarihe geçmiş oluyor.
Edison gramafonuyla “Mary had a little lamb - Mary’nin küçük bir kuzusu var" adlı ilk şarkı kaydediliyor.
31 MART VAKASI
Rumi takvime göre 31 Mart 1325'e tarihlenen 13 Nisan 1909, tarihin en büyük kırılma anlarından birine şahitlik ediyordu.
II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'da hükümete karşı yapılmış büyük bir ayaklanma teşebbüsü olarak adlandırılan hadiselerin ardından hükümet istifa etmişti.
Hareket Ordusu kurmayları
Yaşananlar Sultan II. Abdülhamid Han'a fatura edilerek, Selanik'ten isyanı bastırmak üzere İstanbul'a ordu hareket ettirildi.
Ordu İttihatçı bir kumandan olan Mahmud Şevket Paşa tarafından yönlendiriliyordu.
İstanbul'da üç gün süren çarpışmaların ardından sıkıyönetim ilan edildi. Sultan Abdülhamid tahttan indirildi, Yıldız Sarayı yağma edildi.
Sultan Abdülhamid de ailesiyle birlikte Selanik'te Yahudi bir aileye ait olan Alatini Köşkü'ne sürgün edildi.
TÜRK TARİHİNİN İLK SES KAYDI
Sultan Abdülhamid'in tarih sahnesinden çekilmesiyle neticelenen bütün bu tarihi hadiseler, daha sonra Hareket Ordusu olarak anılacak olan birliklerin İstanbul'a gönderilmesiyle başlıyor.
Mahmud Şevket Paşa tarafından yürütülen darbe ordusu, paşanın nutkuyla yola çıkıyor.
Yola çıkmadan önce yaptığı konuşmada sultana olmadık iftiralar atan paşa, "insan kıyafetindeki canavar" diyerek nefret kusuyor.
Mahmud Şevket Paşa'nın askere hitabı olarak bilinen konuşma metni şu şekilde:
“Kardaşlar! Yüzbinlerce şühedanın kanı pahasına kazanılan meşrutiyetimizi mahvedip yerine yine istibdatı ikame etmek üzere İstanbul’da, o köhne Bizans’ın Yıldız burcunda ikamet eden baykuş, insan kanı emmekten, öksüz yetimlere gözyaşı döktürmekten mütezelli olan haris, 600 senelik muhteşem, muzaffer bir milletin tarihini, ecdadın namusunu lekeleyen o insan kıyafetindeki canavar, İstanbul’da avcı taburlarını iğfal ettirmişti, para mukabilinde namuslarını satan o alçaklar da sair muti askerleri cebren ve kal’an isyanlara iştirak ettirmişler. Orada ne kadar hamiyetli kardaşlar, ne kadar genç mektepli zabitler varsa cümlesi birer suret-i feciyede şehit ediliyorlar. İşte, bu şühedanın içinde Asar-ı Tevfik zırhlısı kapudanı Ali Kabuli Bey de var. İstanbul’un erbabı namusu pencerelerden bile bakmaya cesaret edemiyorlar.
Makarr-ı hilafet kan ağlıyor. Payitaht bizden, ordudan, imdat bekliyor. Vatan gidiyor, millet mahvoluyor. Ne duruyoruz? Bizde cesaret, bizde hamiyyet yok mu?
Yıldız Sarayı'nı işgal edenler
İşte ben, tekmil servetimi ordunun masarrıf-i iftihariyyesine hayatımı, hayatımı da vatana feda ediyorum. Hürriyetin istihsali için benimle beraber İstanbul’a gidecek içimizde çok kahraman var. Paşa, kumandan hepimiz gideceğiz. Cümlemiz sana diren olacağız. Kanımımzın son damlasını vatanın, Meşrutiyet’in istihsali için dökmekten, bu uğurda güle güle can vermekten ictinap eden içimizde bir kişi yoktur. Hepimiz hazırız, emrinize muntazırız. Öyleyse ordu marşı çalarak eyyyy…”