Genç görünmeyi takıntı yaptık! Sosyal medyada “daha iyi” görünme çabası

Günümüzde toplumda ve sosyal medyada genç ve güzel görünme baskısının yoğun olduğunu belirten uzmanlar, bu durumun birçok kişide 'gençlik takıntısı'na yol açtığını söylüyor.
YAŞLILIK BİR KUSUR GİBİ GÖRÜNÜYOR
Medya ve toplumsal güzellik standartlarının, yaşlanma algısını büyük ölçüde şekillendirdiğini dile getiren klinik psikolog Taşkın “Genellikle yaşlanma bir kayıp ve olumsuz bir süreç olarak sunuluyor. Gençlik, güzellik ve dinamizmle özdeşleştiriliyor. Bu da yaşlılıkla birlikte fiziksel çekiciliğin azaldığı ve değer kaybedildiği algısını pekiştiriyor. Toplum, genç yaşta fiziksel çekiciliği bir başarı göstergesi olarak kabul ederken, yaşlanmayı âdeta bir ‘kusur’ gibi gösteriyor. Özellikle kadınlar, medya tarafından sürekli genç ve pürüzsüz olmaya zorlanırken, yaşlılık dönemi sadece ‘görünüşteki bir gerileme’ değil, toplumsal olarak ‘değersizleşme’ gibi algılanabiliyor. Toplumsal baskılar, kişilerin yaşlanma sürecini kabullenmelerini zorlaştırırken, onlara sürekli genç görünme ve yaşlanmayı erteleme baskısı yapıyor. Sonuç olarak, yaş almak bir süreçken, yaşlanmak, genellikle bir tehdit olarak algılanıyor. Oysa yaşlanma, sadece biyolojik değil, aynı zamanda zenginleştirici bir deneyim de olabilir. Eğer toplum, yaşlanmayı olgunluk ve derinlik ile ilişkilendirseydi, yaşlanma daha sağlıklı ve olumlu bir süreç olarak görülebilirdi” dedi.
SAHTE GÖRÜNÜŞLE SAHTE KİŞİLİKLER ORTAYA ÇIKIYOR
Sürekli genç görünme baskısının, kişinin kimlik ve benlik algısını derinden etkileyebileceğini vurgulayan Özgenur Taşkın, “Bu tür bir baskı, kişilerin kendilerini yalnızca fiziksel görünümleriyle tanımlamaları ve iç dünyalarını ikinci plana atmaları sonucunu doğurur. Bu noktada, bireyler ‘yeterli’ olabilmek için sadece başkalarından onayları arayarak, kendi iç kaynaklarını ve psikolojik esnekliklerini ihmal edebilirler. Çoğunlukla bu, kişinin sahte bir görünüşe dayalı bir kimlik oluşturmasına yol açar. Bu takıntılı düşüncelerin sonucunda kaygı ve depresyon ortaya çıkabilir. Çünkü kişi, sürekli genç görünmek için harcadığı enerjinin, bir tür varlık kanıtlama çabası olduğunu fark etmeyebilir. Bu içsel çatışma, kişiyi ‘olduğu gibi kabul edilmek’ yerine, ‘sürekli bir onay arayışına’ sokar. Sosyal ilişkilerde ise, genç görünme baskısı, yüzeysel bağlar kurmaya yol açabilir. Çünkü kişi, ilişkilerinde kendi gerçek benliğini sergilemek yerine, başkalarına bir ‘maskeyle’ yaklaşır, bu da gerçek bağlar kurmayı engeller” diye konuştu.
YAŞ ALMAK VE YAŞLANMAK FARKLI KAVRAMLAR
Yaş almak ve yaşlanmak, sanki birbirinin aynıymış gibi kullanılan kavramlar ama psikolojik açıdan bakıldığında aralarında büyük bir fark var. Yaş almak, sadece bir takvim sayfasını çevirmek gibidir. Her yıl bir rakam daha eklenir. Bu sadece biyolojik bir süreçtir. Oysa yaşlanmak, çok daha derin, psikolojik bir dönüşüm ve zamanla şekillenen bir felsefedir. Yaş aldıkça, fiziksel görünümdeki değişimlerden ziyade, dünyaya bakış açımız değişir. Değerlerimiz ve deneyimlerimiz gelişir.