Bir asil millet - Günün Yazısı

Zamanında bir gün... Topkapı...
ÖMER ÇETİN ENGİN / İLAHİYATÇI - Bir minibüs muavini bağırıyor, “Eyüp... Eyüp... Eyüp’e bir iki... Eyüp’e bir iki...”
Bir sarhoş duyuyor bunu...
Yalpalaya yalpalaya yaklaşıp, muavine çıkışıyor...
“Terbiyesiz... Babanın oğlu mu O...”
Muavin duraksıyor...
Sarhoş hâliyle edep dersi veriyor:
“Eyüp Sultan, Eyüp Sultan...” diyeceksin... “Sultanımız O bizim...”
Bu millet yıkılmaz...
Müslüman Türk milletinin en bariz vasfı, son din olan İslâmiyet’e hürmeti ve edebi...
Belki günah işler, belki gaflette gezer... Fakat iş, bu dine, bu dinin büyüklerine edepsizliğe geldi mi küllerinden doğar bizim insanımız...
Bir Mehmed Darende abimiz vardı... Ona yetişemedim... Yetişmeyi çok isterdim... Anadolu’yu karış karış, nakış nakış bu müessesenin kitaplarıyla doldurdu... Bu uğurda da 70’li yılların sonunda henüz 33 yaşında bir arabanın çarpması sonucu şehadet şerbetini içti...
Dudaklarından bu dünyaya veda etmeden az önce şu sözler döküldü: Kitaplara doyamadım, hocama doyamadım...
Henüz bir senelik evliydi...
Darende abimiz sık sık meyhanelere, kahvehanelere girer ve insanımıza ecdadımızı, kitaplarımızı, dinimizi anlatırdı. Öyle bir ihlâsla hitap ederdi ki dinleyenleri hayran bırakırdı.
Kimi kendini dışarı atar, içki şişelerini kırardı...
Nefsini bu derece yenemeyenler de, “Kardeş al şu parayı, kitapları çıkışta bir yere bırak. Sarhoş hâlimle bu mübarek kitaplara el süremem” derdi...
Müslüman Türk milleti temizliğin misk kokusunu alır bir şekilde... Sarhoş olsa bile...
Sultan Alparslan Han “Biz hâlis Müslümanlarız, bid’at nedir bilmeyiz. Onun için Cenâb-ı Hak biz Türkleri iki cihanda aziz eyledi” buyurmuştu.
Son devrin büyük âlim ve velisi Seyyid Abdülhakim-i Arvasi hazretleri “Osmanlının derecesi Tebe-i tabiinden sonra, İslâmiyet’e hizmeti ise Eshâb-ı kirâmdan sonra gelir” buyurmuşlardır.
--
Şanlı ecdadımız Ehl-i sünnet itikadında idi. İtikadda İmâm-ı Maturidi hazretlerinin bildirdiği gibi inanırlardı. Amelde, ibadette ise Hanefi mezhebi sanki Osmanlının resmî mezhebi idi.
Allahü teâlâ inanışı temiz olan, bir mezhebe göre de ibadet eden şanlı ecdadımızı yeryüzüne asırlarca hâkim kıldı. Söğüt’te bir küçücük beylikle başlayan Osmanlı Devleti sadece 150 yılda İstanbul’u fethedip çağ açtı, çağ kapattı. Dünya tarihini değiştirdi.
Peki bunun sebebi neydi, nasıl olabilirdi! Onu da yarınki yazımızda izah edelim.
(devam edecek)
SENİN NASİBİNİ KİMSE ALAMAZ - SOHBET
>> Sen, haset ettiğin kimseyi, hangi hususta haset ediyorsun. Onun kısmeti için mi, yoksa kendi kısmetin hususunda mı? Eğer onu, Allahü teâlânın ona kısmet olarak verdiği şeyde haset ediyorsan, ona haksızlık etmiş olursun. Haset ettiğin kimse, Allahü teâlânın kendisi için takdir ve taksim ettiği nimetin içerisinde bulunmaktadır. Sen onu, Allahü teâlânın bu ihsanından dolayı haset etmekle, ne kadar haksızlık ve cimrilik yaptığını, ne kadar akılsızlık ettiğini biliyor musun? Eğer onu, sana takdir edilenin onun eline geçeceğinden endişe ederek kıskanıyorsan, bu senin çok cahil olduğunu gösterir. Çünkü senin kısmetini başkası yiyemez. Muhakkak ki Allahü teâlâ sana zulmetmez. Allahü teâlâ senin için takdir ettiğini, sana nasip olarak verdiğini, senden alıp başkasına vermez.