Diyar diyar ilim arar! Gizemli bir olay onu dünyadan soğutur... İlim yollarında koşturur Mu’înüddîn-i Çeştî Hazretleri - 2

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Diyar diyar ilim arar! Gizemli bir olay onu dünyadan soğutur... İlim yollarında koşturur Mu’înüddîn-i Çeştî Hazretleri - 2
Yaşam Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Mu’înüddîn-i Çeştî hazretleri bütün mallarını fakirlere sadaka verir ve ilim öğrenmek için yollara düşer. Önce Horasan’a sonra Semerkand’a geçer. Burada fazla kalmayıp, Irak’a gitmek üzere yola çıkar. Yolu Hârûn kasabasından geçer ki burada gönlünün ilacını bulur.

ÖMER ÇETİN ENGİN / İLAHİYATÇI - Mu’înüddîn-i Çeştî hazretleri meczubu görünce ayağa kalkıp ona hürmet gösterir ve elini öper. Sonra bağına davet edip, bir ağacın gölgesine oturtur ve bir tabağa üzüm doldurup, ikram eder. Fakat İbrâhim Kandûzî istemez, koynundan bir parça kuru ekmek çıkarıp bu güzel çocuğa yedirir. İşte o anda olanlar olur. Kalbinde birdenbire bir nur parıldar. Bu öyle bir duygudur ki dünyadan koparır onu. Kalbinde büyük bir zevk ve Allahü teâlâya aşk başlar. 

HOCASINA KAVUŞUYOR  

Bütün mallarını fakirlere sadaka verir ve ilim öğrenmek için yollara düşer. Düşünün henüz 11 yaşındadır daha. Önce Horasan’a gidip orada Kur’ân-ı kerîmi ezberler. Aklî ilimleri öğrenir. Buradan Semerkand’a geçer. Burada fazla kalmayıp, Irak’a gitmek üzere yola çıkar. Yolu Hârûn kasabasından geçerken zamanının en meşhûr evliyâsı olan Osman Hârûnî hazretlerini tanımakla şereflenir ve ona talebe olur.

Hocası Osman Hârûnî’nin (kuddise sirrehül aziz) sohbetlerinden öyle feyz alır ki ifadeye sığmaz. Kavuştuğu manevi mertebeler için bir misal verelim ki kemalâtının tamamını anlayamayacağımızı aklımıza anlatmış olalım. 

İLİK TİTRETEN CEVAP!

Aradan irşadla dolu yıllar geçer. Hocası bir gün mümtaz talebesine okuyacağı sure ve tespihleri bildirir. İstediği adette okuyup yanına gelmesini söyler. Mu’înüddîn-i Çeştî, hocasının emrini yerine getirir ve geri gelir. Hocası Osman Hârûnî hazretleri, “Başını kaldırıp yukarı bak” der. O da kaldırıp bakar. Hocası, “Ne görüyorsun?”  diye sorar, cevap ilik titretir: “Yedi kat semâyı ve Arş’ı görüyorum...”  
Aynı vazifeyi bir daha verir. Yapar gelir. Tekrar yukarı baktırır ve sorar hocası: “Ne görüyorsun!”. Cevap, “Azamet perdesine kadar herşeyi görüyorum” olur. 

Bir daha aynı vazife ve bir daha aynı sual: “Şimdi ne görüyorsun”

Cevap: “On sekiz bin âlemi seyrediyorum...”

GÜNDE İKİ HATİM YAPARDI

Yirmi sene hocasının derslerine devam eden Mu’înüddîn-i Çeştî hazretleri çok yüksek derecelere kavuşur. Öyle mertebelere gelir ki şahit olanlar üç gün sohbetine devam edenlerin kerâmet ve ma’rifet sahibi olduklarını tarihe not düşerler. Kendisi dünyaya zerre değer vermez. Hırkasını yamayıp giyer, eskidikçe yine eski yamaları temizleyip, tekrar yamar. Her gece ve gündüz bir hatim okur. Kur’ân-ı kerîmi hatmedince, gâibden; “Ey Mu’înüddîn, hatmin kabûl edildi” diye bir ses işitilir.

Mu’înüddîn-i Çeştî, gittiği her beldede kabristanları ziyâret eder, orada bir müddet kalır. Vardığı yerde tanınıp meşhur olunca, orada durmaz, kimseye belli etmeden yeniden düşer yollara.  

                                 (devam edecek)

Kaynak: Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...