Glokom yenidoğanlarda da görülüyor... Göz bebekleri normalden büyükse dikkat!

Daha çok ileri yaş hastalığı olarak bilinen göz tansiyonu (glokom) küçük bebekleri de tehdit ediyor. Yetişkinlerde ileri evrelere kadar hiçbir belirti vermeyen doğumsal glokomun bebeklerde gözdeki değişikliklerle kendini belli ettiğini söyleyen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Prof. Dr. Ayşe Çiğdem Altan “Bu bebeklerde doğumdan itibaren ya da ilk bir yaşta gözler genellikle büyüktür ve saydam tabaka olan kornea bulanıktır. Gözünde sulanma ve ışığa hassasiyet vardır” dedi. Bebek glokomunun ilaçla tedavi edilemediğini ifade eden Prof. Dr. Altan, tek çözümün ameliyat olduğunu söyledi.
ZİYNETİ KOCABIYIK'IN HABERİ—Glokomun bir göz siniri hastalığı olduğunu belirten Prof. Dr. Altan, “Göz içerisindeki sıvının, doğal yollardan göz dışına çıkamaması sonucu göz çeperlerine yaptığı basınç artar ve basınç artışı görme sinirinde hasara sebep olur. Glokom oldukça sinsi bir hastalık olduğu için çoğunlukla hastalığın ileri dönemlerine kadar belirti vermez. Glokom tedavi edilmezse görme siniri hücrelerini öldürür ve ne yazık ki günümüzde bu hücreleri yenileme olanağı olmadığından geri dönüşümsüz görme kaybı giderek artar, hatta tam körlüğe neden olur” diye konuştu.
YETİŞKİNLERİN YARISI HASTALIĞINI BİLMİYOR
Gelişmiş ülkelerde ve ülkemizdeki körlük nedenleri arasında en ön sıralarda glokomun geldiğine işaret eden Prof. Dr. Altan, “Toplumda 40 yaş üstü kişilerde yaklaşık yüzde 2-3 oranında glokom görülmesine karşın, yapılan araştırmalar bu kişilerin sadece yarısının glokomlu olduklarını bildiklerini ve tedavi aldıklarını göstermektedir. Ancak erken teşhis ve tedavi ile oluşabilecek görme kaybı büyük oranda önlenmektedir. Bu nedenle amacımız kalıcı bir görme bozukluğu oluşmadan önce glokomun olabildiğince erken evrede teşhis edilmesi ve uygun tedavinin bir an önce başlanmasıdır. Hastalığın takip ve tedavisi ömür boyu sürmektedir, yani kronik bir hastalıktır. Yeterince erken teşhis edilmiş glokom hastalarında kişiye özel tedavi yaklaşımı ile görme kaybı önlenir ve tümüyle normal bir hayat sürmeleri mümkün olur” diye açıkladı.
GÖZ TANSİYONU NASIL OLUŞUR?
Prof. Dr. Çiğdem Altan, göz tansiyonunun oluşma mekanizmasını da şu sözlerle anlattı:
“Göz içerisinde, gözün besin ve oksijen kaynağı olan, aköz denilen, berrak bir sıvı vardır. Aköz sıvısı göz içinde üretilir ve göz merceği ve korneayı besledikten sonra göz içindeki küçük kanallardan geçerek kan dolaşımına katılır. Normal koşullarda bu sıvının yapımı ve gözün dışına çıkışı arasında bir denge vardır ve bu sayede göz içi basıncı yani “normal göz tansiyonu” oluşmaktadır. Eğer göz içi sıvısının göz dışına çıkışında bir engel varsa, gözün içinde birikmeye başlar ve göz içi basıncı yükselir. Artan göz içi basıncı, ağ tabaka ve görme sinirine baskı yapar. Bu baskı uzun süreli devam ederse, görme sinirinde kalıcı hasar ve buna bağlı görme kayıpları gelişir. Yani göz tansiyonunun yüksek olması glokom olma olasılığını yükselten en önemli risk faktörüdür.”
GÖZ TANSİYONUNUN NORMAL DEĞERİ NEDİR?
Ortalama göz içi basıncı yani göz tansiyonu sağlıklı erişkin gözünde 16 mmHg civarında olup genellikle “10 ile 21 mmHg arasında” normal kabul edilir. Ancak her göz için normal değeri farklı olabilir, kişinin görme sinirine baskı yapmayan basınç seviyesi, o kişi için normaldir. Örneğin bazı hastalar için 18 mmHg basınç yüksek kabul edilip ameliyat kararı verilebilirken, yine bazı sağlıklı kişilerde 24 mmHg basınç normal kabul edilip tedavi başlanılmaz. Bu sayılar, sizin göz siniri, retina ve kan damarlarınıza ve genel durumunuza göre değerlendirilir. Aynı kişide gün içinde farklı saatlerde de göz içi basıncı değerleri değişmektedir.
Yüksek göz içi basıncı glokom için önemli bir risk faktörü olsa da göz tansiyonu yüksek olan her birey glokomlu değildir. Bunun tam tersine, göz tansiyonu normal olan kişilerde de glokom hastalığı ve görme sinirinde hasar görülebilmektedir.
KİMLER GLOKOM RİSKİ ALTINDA
Prof. Dr. Çiğdem Altan, glokomun erken teşhisi için kimlerin glokom riski altında olduğunun da bilinmesi gerektiğini söylüyor. Prof. Dr. Altan bu risk grubunu şöyle tanımladı:
“Göz basıncı yüksek kişiler, 45 yaşının üzerinde olanlar, aile bireylerinde glokomu olanlar, diyabetik hastalar, yüksek miyop veya yüksek hipermetrop kişiler, ince korneası (gözün en öndeki saydam tabakası) olanlar, göz travması geçirmiş olanlar, uzun süre veya kontrolsüz kortizon kullananlar, vücut tansiyonu yüksek olanlar, vücut tansiyonu aşırı düşük olanlar, gece hipertansiyon ilacı kullananlar, bağ doku hastalıkları, el- ayak üşümesi ya da migren gibi hastalıkları olanlar, herhangi bir göz ameliyatı geçirenler glokom açısından daha yüksek kişilerdir.”
GÖZ TANSİYONU NASIL ÖLÇÜLÜR?
Glokomun erken teşhisi için 40 yaşından sonra her yıl düzenli olarak göz kontrollerinin yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Altan, göz tansiyonunun tonometri denen bir alet ile ölçüldüğünü söyledi. Yalancı yüksek vakaları tespit edebilmek için göz siniri değerlendirmesi yapılmasını tavsiye eden Prof. Dr. Altan, “Göz siniri muayenesi glokom muayenesinin en önemli aşamasıdır. Göz siniri muayenesi, glokomun hem tanısında hem de hastalığın ilerleyip ilerlemediğinin tespitinde çok değerli bilgiler verir. Glokoma bağlı göz sinirinin ortasında çukurlaşma, sinir liflerinde incelme veya kuruma gelişir. Rutin göz muayenenizin yapıldığı biomikroskop aleti yardımı ile lupla bakarak görme siniri değerlendirilebilir. Göz siniri ve retina sinir tabakası incelemesi gibi görme sinirinizin zedelenip zedelenmediğini anlamaya yarayacak gelişmiş tomografi cihazları (OCT) ile de ölçümler alınabilmektedir. Gelişmiş aletler ile yapılan muayenelerin avantajı, birbirini takip eden muayenelerde sonuçların birbirleri ile kıyaslanmasına imkan vermesidir. Glokom görme alanını daraltan bir hastalıktır. Yapılan görme alanı testleri de hem glokomun tanısını koymamızda hem de tedavinin yeterli olup olmadığını anlamamızda bize yardımcı olmaktadır” diye konuştu.
GLOKOMDA TEDAVİ SEÇENEKLERİ NELERDİR?
Maalesef hastalığın tamamen geçmesi için bir tedavi bulunmadığını aktaran Prof. Dr. Altan, uygulanan tedavilerle hastalığın durdurulması ya da daha fazla kötüleşmenin engellenmesinin amaçlandığını söyledi. Tedavide temel prensibin göz tansiyonunun düşürülmesi olduğunu belirten Prof. Dr. Altan, “Genellikle ilaç tedavisi ile başlanırken, ileri evrelerde lazer ve cerrahi tedavi de uygulanabilir. Genellikle ilk tedavi tercihi ilaç tedavisidir. Tedavide çoğu zaman damlalar kullanılır. Göz tansiyonunun düşürülmesi için, ya göz içi sıvısının yapımını azaltan ya da sıvının dışa akışını arttıran ilaç tedavisi seçenekleri mevcuttur. Bu tedavileri tıkalı bir su yolunun açılması (dışa akışın arttırılması) ya da musluğun kısılması (sıvı yapımının azaltılması) şeklinde düşünebiliriz. İlaç ve lazer tedavileri yetersiz kaldığında, glokom cerrahileri uygulanır. En çok yapılan trabekülektomi ameliyatında, göz içi sıvısının dışarıya çıkışına imkân veren yeni bir kanal açılır. Ancak bu kanal zaman içinde kapanarak göz tansiyonu yeniden artabilir. Ya da göz içi sıvısını göz küresi dışına taşıyacak özel imal edilmiş tüpler göz içine yerleştirilebilir. Ayrıca son yıllarda daha kolay uygulanan ve daha az yan etkisi olan glokom cerrahileri gündemdedir. Açık açılı glokomlarda uygulanabilen GATT cerrahisi bunlara örnektir. Ameliyat glokomun oluşturduğu hasarı durdurmak veya yavaşlatmak için yapılır. Ameliyat sonrası görmeniz artmayacaktır. Hatta genellikle, ameliyattan sonra geçici bir süre görmede azalma beklenmektedir” dedi.