Fuat Uğur

Sözcü gazetesinin FETÖ ile iltisakı konusundaki davanın iddianamesi, gazetenin sahibi Burak Akbay’ın FETÖ (o zamanki adıyla Cemaat) okullarında okuduğu ve onların evlerinde kaldığı iddiasındaki bir yazıdan yola çıkılarak hazırlandı.

Dün bir anısını anlatmış Aydın Abi (Engin) Cumhuriyet’teki köşesinde. Kıbrıs’a “Barış Harekâtı” sırasında yönettiği gazetede “Silahla barış götürmek” diye bir başlık atınca patron tarafından kovulmuş. O kovuluşunu “Savaş koşullarında Türkiye tek yürek olmalıymış, medya da buna hizmet etmeliymiş” diye anlatıyor alayla.

​Amerikan istihbarat servislerinin cesameti hakkında hepimiz az çok fikir sahibiyiz. Küresel güç olabilmek ve ülkelere hükmetmek kolay değil. On binlerce kişiyi istihdam ediyorlar. Onlardan birçoğu da hedef ülkelerin vatandaşları. Kimi parça başı istihdam ediliyor kimi de kadrolu. Özellikle de medya, siyaset ve bürokraside. Bazılarını sezinleriz. Ülke çıkarları bu konudaki tek turnusol kâğıdımızdır. Anlarız kısaca.

“Oğlum burası Müslüman evi, ayakkabılarını çıkar” Bu sözlerin sahibi, evini ziyarete gelen Dev-Genç'lilerin postallarıyla paldır küldür içeriye girmeye kalkıştıklarını gören Türkiye sosyalist hareketinin sembol isimlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ydı.

Aktaracağım konu bulmaca gibi gelse de bazı ipuçları var.

Aşağıda birtakım isimler sıralayacağım. Bu isimlerle birlikte CHP’ye paralel olarak 2005 yılında kurulan ve bir dönem CHP İstanbul İl Başkanlığı’na Oğuz Kaan Salıcı’yı getiren 10 Aralık Hareketi, CHP’nin önde gelen isimleri ile bir ara muhalif olsun diye finanse edilen ARTI 1 Televizyonu etrafında gelişen ilişkiler ağını göreceksiniz.

İsmet Özel’in o çok sevilen “Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak” başlıklı şiirindeki dizeyle başlayalım:

Türkiye’nin sürekli mukayese edildiği Almanya’nın gayri safi millî hasılası, yıllık dış ticaret hacmi, kişi başına düşen geliri, kalkınmışlığı, şehirciliğinin seviyesine ulaşabilmek için en az 15 yıl geçmesi gerekecek.

Fatih Portakal’ın Fox tv’de, Ahmet Hakan Coşkun’un Kanal D’de hazırlayıp sundukları “Haber bültenleri”ni muhafazakâr kesimden bile “Acaba ne yapıyorlar?” diye izleyenlerin hayli çok olduğunu biliyorum.

Bir dostum arayıp “Sıra Bakırköy Belediyesi’ne gelirse şaşırma, bunu haber aldılar bile. Bakırköy Belediye Başkan Yardımcısı Erkan Kılıç 25 milyon dolarla yurt dışına kaçtı” deyince afalladım.

Gün geçmiyor ki Diyanet’in “Fetva kurumu” ile ilgili bir skandal patlamasın.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal’ın önceki akşam CNNTürk’ten Şirin Payzın’ın sorularını yanıtlarken eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında söyledikleri hakikaten çok çarpıcıydı.

Gazetemizin 2 Ocak 2018 tarihli nüshasında yayınlanan yazımda “Kur’ân-ı kerimi değiştiren dinini değiştirmez mi?” başlığı vardı.

Geçen cumartesi günkü yazımda FETÖ elebaşının son konuşmasında din değiştirmek ve yeni bir dinin temel teorik zeminini hazırlamak için İtalya’da bir üniversite kurulması talimatı verdiğini aktarmıştım.

15 Temmuz darbecilerini kurtarma misyonu edindiğinden beri yaptıklarına şimdi bir yenisini ekledi Kemal Kılıçdaroğlu. Biliyoruz, darbe girişiminin başarısız olmasından dolayı, kahramanca direnen halktan hiç hoşlanmıyor.

Başlığı görüp sanıyorsunuz ki bu gerçek değil ve altından bir ironi çıkacak. Böyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Geçen yıl, tarih 20 Aralık 2016.

Bu HDP’li vekil, önceki gün Meclis’te düzenlediği basın toplantısında başta Almanya olmak üzere, Avrupa’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına suikastlar düzenleneceğini, bunu da MİT’e bildirdiğini söyledi.

Başlıktaki söz bana değil, Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter’a ait.

ABD ve AB'nin "Artık kontrol edilemez hâle geldi" itirafından sonra ülkemiz son altı yıldır, giderek artan dozda ağır bir küresel saldırı altında. Olan biteni ve devam etmekte olanı burada tekrar etmeye gerek yok, çünkü içinde yaşıyoruz.