M. Necati Özfatura

Öteden beri ilk Türk İslam Devletinin Karahan Devleti olduğu görüşü yaygındır. Ben de bazı yazılarımda aynı görüşü yazmıştım. Ama son yıllarda ilk Türk İslam Devletinin İdil (İtil)- Sibirya'da kurulan Bulgar Devletinin olduğu görüşü ortaya çıktı. Ve ben şahsen İlk Türk İslam Devletinin Bulgar Devleti ikincisinin Karahanlılar Devleti olduğuna kesin olarak inanıyorum.

Rusya Federasyonu sınırları içinde 20 milyonun üstünde Müslüman bulunmaktadır. Şu anda Rusya Müslümanlarının Merkezi Dini Nezareti Ufa şehrindedir. Rusya'daki Müslümanlar gibi Ukrayna, Letonya, Estonya, Litvanya ve Moldova cumhuriyetlerindeki Müslümanlar da bu merkeze bağlıdır.

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Yeltsin devrinde Rusya Federasyonu son derece ağır ekonomik, sosyal ve ahlakî bir bunalım geçirdi.

Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erhan Afyoncu'nun "Truva'nın İntikamı" adlı kitabında:

1878 Berlin Konferansından bu yana Kafkasya'da Ermenistan çıbanbaşı olmuştur.

Selçuklu ve Osmanlı devrinde dile kolay 850 yıl Ermeniler "Millet-i Sadıka" olarak huzur, güven, refah içinde yaşadılar. 1878 Berlin Kongresinden sonra başta İngiltere olmak üzere, Fransa, Rusya ve bilhassa ABD misyonerleri millet-i sadıka olan Ermenileri "Büyük Ermenistan" ve Anadolu'da bağımsızlık maskesi altında isyana sürüklediler.

Ermeni soykırımı yalanının temelinde Türkiye'yi bölme hedefi yatmaktadır.

Ermenistan, dış politika uzmanlarına göre "Kafkasya'nın şımarık çocuğu"dur. Şu anda son derece büyük ekonomik dar boğazda bulunan Ermenistan'ın nüfusu 2 milyonun altına düşmesine rağmen, bazı siyasilerin kaprisleri uğruna sıkıntıları çığ gibi artmaktadır. Sadece Türkiye'de 40 bine yakın Ermenistan vatandaşı kaçak işçi olarak bulunmaktadır. Ermenistan Rusya'nın askeri ve siyasi desteği ile Azerbaycan'a ait Dağlık Karabağ ve 7 ili işgal etmiştir. Yani Azerbaycan'ın yüzde 20'sini işgal etmiştir. Kaldı ki bu işgalin sona ermesi BM kararıdır.

Türkiye, Ermenistan meselesinde bir oyuna düşürülmek isteniyor. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan bir beyanatında "Türkiye ile aramız düzeliyor. Türkiye sınır kapısı yakında açılabilir" derken, diğer beyanatında "Ermeni soykırımı iddiasından hiçbir zaman vazgeçmeyiz. Dağlık Karabağ'ı asla terk etmeyiz" demektedir.

Arnavutluk Diyanet İşleri Başkanı Selim Muça'ya göre: Balkanlar'da misyoner çalışmaları Arnavutluk'u merkez edinmiş durumdadır. Başkent Tiran'da 114 kilise faaliyet göstermektedir. Kaldı ki 4 milyon 300 bin nüfuslu Arnavutluk'un yüzde 70'i Müslüman, yüzde 20'si Ortodoks ve yüzde 10'u Katolik'tir.

Evet Osmanlı yalnız Ermenilere değil, 632 yıllık tarihinde hiçbir millete soykırım yapmamıştır. Ama Osmanlıyı ve onun vârisi olan Türkiye'yi suçlayan ve şantaj olarak kullanan Hıristiyan Batı'nın tarihi soykırımlarla doludur. Bunlardan hangisini sayalım. Hepsini saysak ciltlere sığmaz.

Sırpların Bosna ve Kosova'daki katliamından sonra geriye ekonomisi çökmüş ve altyapısı mahvolmuş Avrupa'nın en yoksul iki ülkesi kaldı. Daha doğrusu misyoner faaliyetleri için ortam hazırlandı. Geniş imkanları ve parasal kaynakları arkasına alan misyoner kuruluşlar ailelere gıda, para, sağlık yardımı, yurt dışında eğitim, burs, vatandaşlık vaadi ile Müslüman gençleri Hıristiyan yapmaktadırlar.

1915'te Ermenilerin yaşadığı tehcirdir ve asla soykırım değildir. Osmanlının güvenlik önlemidir.

Osmanlı Devletinin dağılmasıyla, hatta 1878'den bu yana Balkan Müslümanlarına soykırım, baskı ve tehcir periyodik olarak devam etti. Şu anda bu iş misyoner kuruluşlarına havale edildi. Mesela nüfusunun yüzde 75'i Müslüman olan Arnavutluk toprakları Sırbistan, Yunanistan, Makedonya, Karadağ ve Sancak arasında taksim edildi. Bosna Hersek'te Sırplar ve Hırvatlar Müslüman halka azınlık muamelesi yaparak üzerlerinde hakimiyet kurdular.

ABD Başkanı Obama'nın Türkiye ziyareti Bush döneminde yaşanan soğukluğu gidermenin yolunu açmış idi. Ancak 24 Nisan'da Obama'nın sözleri bu düzelmeye gölge düşürdü. Gerek Cumhurbaşkanımız gerekse Başbakan ve Dışişleri Bakanımız ve muhalefet bu konuda tepkilerini dile getirdiler.

Bugün Balkanlar'da huzur, sükun, refah asla yoktur. Çok az sayıda imtiyazlı zümre dışında çoğunluk maddi olduğu gibi manevi bir buhran içindedir. Bunu fırsat bilen misyoner teşkilatları Balkanlardaki Müslümanları Hristiyanlaştırıyor, Hristiyan yapamadığını ise en azından iman ve İslami yaşamdan uzaklaştırıyor.

Kim ne derse desin, cumhuriyet tarihinde bu ülkeye en büyük hizmeti, yatırımı bugünkü iktidar ve Ak Partili belediyeler yapmıştır. Bu, inkarı mümkün olmayan bir gerçektir. Bu gerçeği herkesin kabul etmesini beklemek gerçeğe aykırıdır. Ak Partili belediyelerin ve Ak Parti iktidarının asla ve asla hizmet şevkleri kırılmamalıdır.

29 Mart seçimleri genel seçim değildir. Mahalli seçimlerde adayların rolü büyüktür. AK Parti'nin oylarının düştüğünü söylemek tek yanlı politikadır. Tamam!

29 Mart seçimlerinde zafer kazanan yoktur. Bazılarının yüzde 2.5 civarında oyunun yükselmesi asla iktidara alternatif sayılmaz. Seçim sonuçlarının devamı halinde 2011 genel seçimlerinde AK Parti'nin tek başına iktidar olması muhtemeldir.

29 Mart 2009 mahalli seçiminde her partiye seçmen mesaj vermiştir. Ama en çok Ak Parti'ye verilmiştir. Sayın Başbakanın gereğini yapacağına inancım tamdır. Türkiye Gazetesinin 5 Nisan 2009 tarihli sayısında İsmail Kapan'ın görüşlerine katılıyorum. Cumhuriyet tarihinde her iktidarın bu ülkeye az ya da çok hizmetleri olmuştur. Ama 6.5 yıllık Ak Parti iktidarının hizmetleri rekor seviyededir. 17. ekonomik güçten 2025'te 10. büyük güç arasında yer alması için ülkenin Ak Parti iktidarına ihtiyacı vardır.