Öcal Uluç

Arda “elbette ki” Galatasaray’a gelsin; ama “Barcelona’ya ilk gittiği süreçteki Arda olarak gelecekse”, gelsin!.. Yoksa, “geçen sezonun ve bu sezon başının Arda’sı gelecekse”, hiç gelmesin ve de Galatasaray Yönetim Kurulu, “Gelecek mi, gelmeyecek mi” haber ve yorumlarıyla geçen bu sürece “nokta koyacak” kararı “hemen” alsın ve açıklasın!..

"Keşke Millî Takım hocalığını kabul etseydin. İşte o zaman dünya üçüncülüğünde bıraktığın yerden devam ederdin…"

"Ben ne demiştim” diye yazmayı, övünmeyi hiç sevmem ve de mesela bugün olan gibi çok nadir yaparım, sadece “gelişmekte olan olaylara etkisi olacağına” inandığımda!..

"İmza toplanarak” hem de “olağanüstü” olarak toplanan Divan Kurulu toplantısına “Yıkım taarruzunu planlayarak” gelen ve de Galatasaray Başkanı’na haklı olarak “Kara bir gün” dedirtenler vardı.

"Bir hoca, bu kadar kısa bir zamanda böyle bir takım kurmayı nasıl başarabilmiş ve bu havayı onlara nasıl aşılamıştı acaba?.."

Bakınız, “Galatasaray kötü yönetiliyor”; tamam, zaten “yerden yere vuruyoruz” o da tamam!..

Eh, Romanyalı Mircea Lucescu’yu Fatih Terim’in yerine Türk Milli Takımı’nın teknik direktörlüğüne getiren Futbol Federasyonu, Kayserispor’un Romanyalı teknik direktörü Marius Sumudica’yı da Terim’in “Türkiye Futbol Direktörü” unvanını vererek iş başına getirmeli!..

Spor tarihi elbette Bolt’u yazacaktır ama “bana göre” insanlık tarihinin “örnek alınması gerekenler” bölümünde Gatlin önde olacaktır!

Hey, “yaşı yetmiş iki, yeşil çimin üzerinde neredeyse bitmiş işi” bir kişinin huzuruna kimler gidiyor, üstelik “birbirinin elinden, ötekinin yolunu keserek”, kimler onu kapmak için yarışıyor?.. Dünyada, Ümit Burnundan Kuzey Kutbuna, Avusturalya’dan Avrupa’ya, Asya’dan, Amerika’ya kadar “bir örneği var mıdır” bu rezaletin?..

TV ekranlarında “Son Dakika; Lucescu 2+1 yıl Millî Takımın başında” haberi geçmeye başladığında, mırıldandım; “Galatasaray kurtuldu, darısı Millî Takımın başına!..”

Kendi ayağına kurşun sıkan ve bunun için de tabancayı Genel Sekreterine veren bir Başkan ile mi karşı karşıyayız?..

Sadece bir futbolcunun Galatasaray’a, Fenerbahçe’ye, Beşiktaş’a “bonservisi, sözleşme sürecinde alacağı garanti para, maç başı ya da puan ve de hedef bonuslarıyla beraber” toplam maliyeti ile “bir sezonluk bütçesini yapan” kulüplerimiz var ve hele hele “alt liglerde” çoğunluktalar!..

Fatih Terim, “Alaçatı Olayı” sonrasında istifa etmeliydi. Bugüne kadar “hiçbir Türk teknik adama verilmeyen” ikili “Türkiye Futbol Direktörü” ve de “Türk Millî Takımı Teknik Direktörü” unvanlarını beraberce taşıyan bir insanın, “sebebi, cereyan tarzı ve haklılık oranı ne olursa olsun” o olaydan sonra bu kararı alması ve köşesine çekilmesi gerekirdi. Neden yapmadı, bilmiyorum, anlayamıyorum da. O olayın “kendisini hayatının en zayıf halkası ile çevreleyeceğini” tahmin etmeliydi; onca tecrübesi, onca bilgisi, onca karizması ve onca kariyeri ona “istifa kararının en doğru karar olduğunu” anlatmalıydı!..

Yüzleri kızarmadan ve durmadan “yalan haber üretiyorlar” ve de “o yolla sonuca varmak istiyorlar”; zira, “başka her yolu denediler”, olmadı!..

Saat sabahın 8’ini biraz geçiyor; Galatasaray’ın Avrupa Ligi’nde tur atlayıp atlayamayacağını tayin edecek maça 12 saatten az varken ben yarın (bugün) sabah çıkacak yazımı yazıyorum!..

Bitti sevgili Terim, “bu tablo unutulmadan”, bu unvanlarla, o koltuklarda artık oturamazsın, oturma-malısın!..

Sezonu bazılarına zil takıp oynatacak bir sonuçla açan Galatasaray’ın rövanşta rakibi 4’lük, 5’lik yapacak bir kadrosu var. Tabii seyirci desteğini arkasına alırsa, Igor Tudor tam cesur olmanın gereklerini yaparsa

Galatasaraylılar var, ayrılan, giden; ama gideceği yeri de, gitme adabını da bilen… Galatasaraylılar var; gideceği yeri de, gitme adabını da bilmeyen…

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, tam da “kulübü ve kulübünün lokomotifi futbol takımı adına” doğru işler yapmaya ve yaptırmaya başlamıştı, ama… … Ancak “yöneticiliğin ‘y’sinden bile bihaberlerin yapabileceği” bir hatanın içine kendini de, yönetimini de, Galatasaray futbolunu da balıklama atıverdi.