Vehbi Tülek

Özbekistan Rus işgali altında idi. Şeyh Sâbit Ebü'l-Meânî'yi alıp Komünist Partisi Reisinin yanına götürdüler. Kendisinde korkudan eser yoktu!..

Sa'dî-i Şîrâzî, yüz iki senelik ömrünün otuz senesini ilim tahsîli ile, otuz senesini seyahat ve askerlikle, otuz senesini de talebe yetiştirmekle geçirdi...

Salihlerden biri, hastalıklar ve tedavilerinden bahseden bir doktor gördü. Ona şöyle sordu: "Ey bedenlerin tedavi edicisi! Kalbleri de tedavi edebilir misin?"

Zengin bir adam vardı. Öleceğini anlayınca çocuklarını yanına çağırdı. "Size bir tek vasiyetim var" dedi: "Beni çoraplarımla gömeceksiniz!.."

Ensar'dan bir genç evine kapanmış ve gece gündüz ağlı-yordu. Güçten, takatten kesilmişti. Bu durum Resulullah Efendimize haber verildi!..

Bir kadın vefat etmek üzereydi. Çocuğuna dedi ki: "Benim hayatımda ve memâtımda senden başka itimad edeceğim kimse yoktur. Beni ölümüm hâlinde mahzun etme!"

Muhammed bin Osman, fıkıh ve hadîs âlimidir. Bir gün yabancı kavimden bazı kimseler gelip, "Ey Ebû Ca'fer, bize ilim öğret" dediler...

Bir tüccar, zamanın hükümdarının sarayına gitmişti. Hükümdar, çevresindekilere, Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer ve Hazreti Osman'ı kötülüyordu!..

Hâris radıyallahü anh vefat edeceği zaman, Resûlullah efendimiz başındaydı. Kelime-i şehadeti telkin ettiler. Fakat o bir türlü söyleyemiyordu!

Nasr Bin Ahmed, celalli bir hükümdardı. Bir cuma günü mescide geldiğinde içeri girmeden, ikamet okunmaya başlar. Hemen kuru yer üzerinde namaza durur...

Rum gazalarından birinde, mü-cahidlerle düşman ordusu karşı karşıya gelir. Rumların meşhur pehlivanı Büteyrak, çarpışmak için karşısına er ister!..

Peygamber efendimiz, Hazreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer'le bir yere gidiyordu. Hasta olan oğluna şifa için Tevrat okuyan bir Yahudiye rastladılar!..

Ebu Zer-i Gıfari bizzat Resulullah Efendimizin huzurunda Müslüman olur. Kardeşleri Hakem el Gıfari ve Rafi'ye de iman etmelerini tavsiye eder...

Zünnûn-i Mısrî'ye haset edenler, hükümdara şikâyet ettiler. Sultan da, hakkındaki ithamların aslını öğrenmek için o mübarek zatı huzûruna çağırttı...

Irak'tan iki seyyid genç, altı katırı hediyelerle yükleyip, Seyyid Tâhâ hazretlerine getirmek için yola çıkarlar. Ancak yolda gasbedilirler!..

Zamanın evliyasından Kayslı bir zatın nasihat dinlemeyen bir yeğeni vardı. Bu genç bir gün hastalandı. Artık son anlarını yaşıyordu...

Mücahidler, ganîmetler ile dönmüşlerdi. Ordu komutanı, Hazret-i Ömer'e sefer ahvâlini anlatıyordu. Halife dedi ki: "Ya o yiğidin hâli ne oldu?"

Ebû Ali Dekkâk, son anlarını yaşayan büyük bir zatı ziyarete gider. Onu ağlar bir halde bulur. Kendisine "Ey şeyh! Neye ağlıyorsun?" diye sorar...

Nevvab Mükerrem Han, Muhammed Masum hazretlerinin önde gelen talebelerindendi. Bir gün Alemgir Han ona yaşını sorar. O da "Dört yaşındayım" der!..

Muttalib bin Abdullah, kendini ölüme hazır görüyordu. Fakat sekerat halinde çok sıkıntılıydı. Yanında bulunanlardan biri dua etmeye başladı!..