22 Aralık 2019
Yahya Kemal’den bir hatıra
Ayasofya’da ikindiden sonra, yerle beraber ve yüksek merdivenli kürsülerden vaaz eden dört vaizi kalbimin bütün samimiyetiyle ayrı ayrı dinledim. Fakat kalbimin bütün samimiyeti ile itiraf ederim ki, bu vaizlerin sözleri, İslam’ı yayan ilk âlimlerin sözleri gibi ateşin (ateş gibi yakıcı) olmaktan uzak, çok uzak, hatta o korun soğumuş külü kadar bile müessir (etkili) değildiler. Dinin rahmetine susamış bir cemaat, bu vaizlerin kürsüleri karşısında oturmuş, derin bir hüsnüniyetle (iyi niyetle) bir şey söylemelerini bekliyordu. O cemaatin içinde bazı simalar (çehreler) seçtim ki, memleketin irfanını (entelektüelliğini) temsil ederler. Tespihlerini çekerek dinliyorlardı. Eminim ki, vaizleri dinlerken, benim kalbimden neler geçiyorsa, onların kalbinden de geçiyor; kendi kendime dedim ki: “Bu güzide âlimlerden biri kürsüye çıksa da, söylese ve bu vaiz dinlese! Dinimizin adabına münâfi (yararlı) mi olur?”