Ebru ve Gülcan parke taş kaplı mezarlık yolunda ağır adımlarla ilerlediler. Yaklaşık beş altı dakika süren bir yürüyüşten sonra elindeki kâğıda baktı Gülcan. Kapıdan kendisine verilen ada numarasını kontrol etti. Mırıldandı: - Buralarda bir yerde olmalı... Ebru siyah gözlüklerinin altından etrafına bakındı, sonra birden parmağıyla sağ tarafı işaret etti: - Bak, şuradaki yeni bir mezar. Sonra annesini bile beklemeden o tarafa doğru yürüdü hızlı adımlarla. Gerçekten de Erol'un yattığı yer burasıydı. Genç kız mezarın ayak ucunda durdu. Dudaklarını ısırdı. İçinde pişmanlıklar, keşkeler uçuşuyordu. Onu tanımayı, bir kerecik olsun nasıl bir insan olduğunu görmeyi çok istemişti. Hiç bilmeyecekti. Onu sadece kendi çizgileriyle çizdiği şekilde hayal edecek, o şekilde düşünecekti. Annesi onun varlığını haber verdiği zaman belli etmemiş ama içinde fırtınalar kopmuştu. Çok heyecanlanmış, ama bu heyecanının öfkesinin yerini almasına asla izin vermemişti. Hayatında ilk defa bir mezar ziyareti yapıyordu. Yutkundu. Arkasında duran annesine döndü: - Burası ne kadar soğuk bir yer... Gülcan başını sallamakla yetindi. Dikkatle kızını takip ediyordu gözleri. Buraya gelmeyi Ebru istemişti. Erol'un ölümü sarsmıştı Gülcan'ı. Geceler boyunca uyumamış, yaşadıklarını, bir zamanlar çok sevdiği, inanıp bütün hayatını bir kalemde arkasında bırakarak peşinden gittiği ve ummadığı bir hayal kırıklığıyla kendisini yıkan adamı düşünmüştü. Ebru bu üzücü hadiseyi öğrendikleri günün akşamı odasına gelmiş, annesinin koynuna girerek başını göğsüne yaslamıştı. Usulca sormuştu: - Onu affettin mi anne? Gülcan derin bir nefes almıştı: - Asıl Allah affetsin tatlım. O şimdi yaşadıklarının hesabını vereceği yerde... Bana gelince, tek bir şey söyleyebilirim. Allah rahmet eylesin... Ebru annesinin üzgün olduğunu anlamıştı. Ana kız o gece koyun koyuna yatmışlardı. Uzun uzun konuşmuşlar, geçmişin hesabını çıkarmışlardı. Sonunda Gülcan kızının saçlarını okşayarak fısıldamıştı: - Sakın ona kin besleme!.. Sanıyorum ki o, yaptığı hataların analizini yaptı ve bunlardan dönmek, kendini affettirmek için bir adım atmak istedi. O kadar heyecanlıydı ki senden bahsederken... Sesi titriyor ve gözleri parlıyordu. O senin babandı kızım. Ebru içini çekmiş ve mırıldanmıştı: - Keşke bir kere olsun görebilseydim... Ebru mezara iyice yaklaştı. Hafifçe elini gezdirdi toprağın üzerinde. Uzun süre elinin altındaki toprak yığınına baktı. Gözleri nemliydi. Artık öfkeleneceği, merak edeceği, tanımak isteyeceği bir babası yoktu. Ona hep hasret olmuştu. Bundan sonrasında da bu hasret ölünceye kadar devam edecekti. Usulca mırıldandı; - Seni her şeye rağmen seviyorum baba... Sana hep dua edeceğim, dedi ve onun ruhu için Fatiha okumaya başladı... > -SON-