Allah dostlarından Hıdır Baba, Edirne'nin mânevî fâtihlerinden bir gâzi derviştir.
O devirde bir kadın, bir meyve bahçesinin önünden geçerken durur.
Dikkatini çekmiştir meyveler.
Tamâmı olgunlaşmış, neredeyse düşmek üzeredirler.
Kendi kendine;
"Birkaç tâne koparsam mı?" der.
Ve uyar şeytana.
Asılır bir dala.
Ama ne mümkün!
Bir türlü kopmaz meyveler.
O dalı bırakır, başkasını çeker.
Yine koparamaz.
Kopmamak için sanki inat etmiştir meyveler!
Kadın şaşkındır!
O esnâda biri gelir;
“Bacım, hiç zahmet etme. Bu bahçe Hıdır Baba'ya âittir. Koparamazsın” der.
Kadıncağız utanır.
Uzaklaşır oradan...
● ● ●
Bu zât bir sohbetinde;
“Namaza ehemmiyet vermeyen kimsenin îmânı gider. Müslüman, her günâhı işleyebilir. Ama sonra üzülüp pişmân olur ve tövbe eder” buyurdu.
Dinleyenler;
“Ya üzülmezse efendim?” dediklerinde, mübârek zât;
“Üzülmüyorsa, Allah'ın yasak etmesine ehemmiyet vermiyor demektir ki, Allah korusun, îmânını yitirir, yâni kâfir olur” buyurdu.