Hazreti Mevlâna buyurdu ki: "Çocukluğunda oyun, gençliğinde sarhoşluk, ihtiyarlığında tembellik... Ne zaman Allaha kulluk edeceksin?.."
Büyük velî Mevlâna Celaleddin-i Rumî (kuddîse sirrûh) hazretleri, tasavvuf deryasına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır... Soyu baba tarafından Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddîk’a ulaşmaktadır. Asıl adı Muhammed, lakabı "Celaleddin" olup, Anadolu’ya gelip yerleştiği için, "Rûmî" diye anılmıştır. "Mevlâna" diye meşhur olmuştur. Mevlâna "efendimiz" demektir. 1207 yılında Belh şehrinde doğdu, 1273 yılında Konya’da vefat etti...
Mevlâna Celaleddin-i Rumi hazretleri buyurdu ki: "Çocukluğunda oyun, gençliğinde sarhoşluk, ihtiyarlığında tembellik... Ne zaman Allaha kulluk edeceksin?.."
Bu mübarek zat bir gün şöyle dua etti:
"Ey affı çok olan, günahları örten Rabbim, o günahlar dolayısı ile bizden intikam alma. Bize azap etme...
***
Hazret-i Mevlâna'nın muhterem hanımı anlatır:
-Bir gün namaza durdu. Kur'ân-ı kerim okuyor, bir taraftan da gözlerinden yaşlar akıtıyordu. Evdekilerle birlikte onun bu hâline hayretle bakıyorduk. Namazdan sonra her zamanki gibi tesbihini çekip duasını yaptı. Onun bu hâli bana çok tesir etti, ağlamaya başladım. Sonra;
-Ey efendi, biz günahkârların ümidi sensin. Bu kadar çok ibadetinle, böyle korkar, ağlar, yalvarırsan, biz bu tembel hâlimizle kıyâmette ne yaparız, dedim. Yemin ederek şöyle söyledi:
-Allahü teâlânın bana verdiği nimetlerin, ihsânların yanında benim yaptığım ibadet, yalvarışlar ve bütün hareketlerim, ziyâde kusur ve nihayetsiz eksiklikten başka bir şey değildir. Bütün bu korku ve yakarışlarımla; "Ey kerîm olan Allah'ım! Benim gibi bir âcizin, bir çâresizin kuvveti ve tâkati ancak bu kadardır, mâzur buyur yâ Rabbî" demek istiyorum. Yoksa Ona lâyık bir ibadeti kim yapabilir?
Ahmet Demirbaş'ın önceki yazıları...