samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Tarım ve gıdada ne durumdayız, ne yapmalıyız, nereye koşmalıyız?

A -
A +

İstanbul Ticaret Borsası’nın (İSTİB) kuruluş çalışmaları Cumhuriyet öncesinde başladı. Ancak resmî kuruluş 1924 yılında gerçekleşti. Yani Cumhuriyet ile yaşıt bir kuruluş olarak tarihteki yerini aldı... 

 

Özellikle son dönemde tarım ve hayvancılıkta yani gıdada yön veren bir kuruluş olarak öne çıktı... 

 

Özellikle Borsa Meydanı buluşmaları ile özel sektör, kamu, sivil toplum ve bilim insanlarını buluşturup, bu alanda ortak akıl üretmeye özen gösterdi.

 

İSTİB’de gıdanın bütün alanları temsil ediliyor. Dolayısıyla gıdanın dünü, bugünü ve yarını konusunda en fazla veri seti bu kuruluşun hafızasında yer alıyor.

 

Pandemi ile birlikte stratejik sektör olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğu gıda konusunda yapılan tartışmalara ilişkin İSTİB’in Başkanı Ali Kopuz’un bilgilerinin önemli olduğunu düşündük. Ayrıntılarının İhlas Medya bünyesinde yayınlanan aylık ekonomi dergisi Türkiye’de İş Dünyası’nda yer alan bilgileri özetliyoruz.

 

. Topraklarının üçte biri ekilebilir olması Türkiye’yi Avrupa’da en büyük tarımsal üretim sahasına sahip hâle getiriyor.

 

. Geniş bir yelpazede tarımsal ürün yetiştirme kapasitesine sahibiz. Bu çeşitlilik ve kapasite; hem iç piyasadaki ihtiyacı karşılamaya hem de ihracatta güçlü bir oyuncu olmamıza imkân sağlıyor.

 

. Nitekim 2023 verilerine göre, tarımsal hâsılamız 68 milyar dolar, tarımsal ihracatımız da 35 milyar dolar seviyesine ulaştı.

 

. Ancak potansiyelimiz bu rakamların çok üzerinde. Bizim üretimde 100 milyar dolar, ihracatta da 50 milyar dolarları hedeflememiz gerekiyor.

 

. Dünya fındık üretiminin yüzde 70’ini tek başımıza karşılıyoruz. Bunun yanı sıra kiraz, incir, üzüm, kayısı ve zeytin üretiminde küresel çapta büyük üreticiyiz.

 

. Yaklaşık 5 milyon kişiye tarımsal istihdam oluşturuyoruz. Buradan bakınca tarımın sosyoekonomik açıdan da kritik öneme sahip olduğunu görüyoruz.

 

. Biz aslında gıdada büyük oranda kendi kendine yeten bir ülkeyiz. TÜİK tarafından açıklanan ve 72 ürün veya ürün grubunun bulunduğu “Bitkisel Ürün Denge Tabloları” verilerine göre; 61 üründe yüzde 90 ve üzeri yeterliliğe sahibiz.

 

. Burada buğday konusuna ayrı bir parantez açmak istiyorum. Yıllık 22 milyon tonluk üretim kapasitesiyle dünya pazarında önemli bir oyuncu olduğumuz buğdayda, kendine yeterlilik oranı yüzde 96 seviyelerinde.

 

. Ancak buna rağmen ithalat da yaptığımız bir ürün. Çünkü birçok üründe olduğu gibi ithal ettiğimiz buğdayı işleyerek ihraç ediyoruz.

 

. Yani ucuz buğdayı, makarna olarak işleyerek yurt dışına satıyoruz. 2023 yılına dair yapılan araştırmalara göre yaklaşık 800 milyon dolarlık makarna ihracatıyla da dünyada ikinci sıradayız.

 

. Badem, ceviz, pirinç yeşil mercimek, ayçiçeği, kolza, soya ve yağlı tohumlar gibi ürünlerde de üretim iç talebi karşılar düzeyde değil.

 

. Dediğim gibi, bunun için bugün gelinen noktayı yeterli bulmayıp daha fazlasını hedeflemeliyiz. Ülkemizdeki altın değerindeki katma değerli tarımsal ürünlerin üretiminin ve yatırımının yaygınlaşması için elimizi taşın altına koymalıyız...

 

Bunu vizyon edinerek İstanbul Ticaret Borsası olarak “Nasıl Badem Yetiştiricisi Olunur?” ve “Nasıl Antep Fıstığı Yetiştiricisi Olunur?” başlıklı etkinliklerle ülkemiz çiftçisine ve yatırımcısına yol göstermeye çalıştık.

 

 

Tarım ve gıdada ne durumdayız, ne yapmalıyız, nereye koşmalıyız?
Ali Kopuz

Destekler uzun vadeli olmalı

Ama aynı zamanda, insanlık her zaman gıdaya ihtiyaç duyacağından, talep sorunu olmayan bir sektör. Bu canlı yapı, sektördeki firmaları daha dinamik ve yenilikçi olmaya zorlar. Biz bu bilinçle üreticileri ve sanayicileri desteklemeyi ve güvenilir gıda ilkelerini önem seviyesi olarak en başta tutmaya devam etmeliyiz. Gıdanın altyapısı tarım ve hayvancılıkta destekleri kısa vadeli değil uzun vadeli olarak düşünmeliyiz. Tarımda sürdürülebilir üretim için atılacak her türlü teknolojik uygulama, toprak verimliliğini korur ve gıda arz güvenliğinin yanı sıra güvenilir gıda konusunda da elimizi güçlendirir.

 

 

 

 

Baklava da satıyoruz, şekerleme de

Peki gıdada üretim tarafı böyle… Olmazsa olmazımız olan ihracatta ne durumdayız. Bu alanın en önemli kurumu olan İHBİR’in Başkanı Kazım Taycı ile konuşuyoruz. Sözlerine İHBİR yani Türkiye Hububat, Bakliyat ve Yağlı Tohumlar Birliği olarak 2000 yılında 1,13 milyar dolarlık bir ihracatımız olduğuna dikkat çekerek başlıyor Taycı ve ekliyor:

 

-2023 yılını yaklaşık 12,5 milyar dolarlık bir ihracat ile tamamladık. Yani baktığımız zaman gıda ihracatımız 2020 ile 2023 yılları arasında tam 12,5 kat büyüdü. Her türlü olumsuzluğa rağmen…

 

İHBİR Başkanı olduktan sonra sektörde ihracatçı sayısını artırmak için var gücü ile çalışan Kazım Taycı şu bilgileri paylaşarak sözlerine devam ediyor:

 

-Son dönemde özellikle işlenmiş tarım ürünlerinde çok ciddi yatırımlar yapıldı. Geçmiş dönemlerde krediye daha rahat ulaşabildiğimiz için faiz imkânlarının şartlarının daha uygun olması sebebiyle önemli yatırımlar yapıldı. Şekerli, kakaolu, unlu mamullerde (baklava ve börek gibi) dünya ticaretine entegre olduk ve çift haneli yüzdelerle büyüdük. İhracat konusunda hâlâ alacağımız çok yol var.

 

 

Tarım ve gıdada ne durumdayız, ne yapmalıyız, nereye koşmalıyız?
Kazım Taycı 

Otoriteler karar alırken bize de sorsun

 

 

Kazım Taycı daha iyi noktalara gitmek için şu talebini gündeme getiriyor:

 

“Biz ihracatçı birlikleri olarak Ticaret Bakanlığı’na bağlı olarak çalışıyoruz. Yani yarı onların kontrolündeyiz. Tarım Bakanlığı’nın aldığı her karar bizi etkiliyor. İhracat ve ithalatla ilgili alınan bazı kararlar oluyor; herhangi bir ürünümüzün ithalatının açılması veya kapatılması, kısıtlanması gibi kararlar. Bunlar zaman zaman hızlı ve ani gelişebiliyor. Bunlardan biz ciddi anlamda olumsuz etkileniyoruz. Biz de diyoruz ki; otoritelerle birlikte çalışalım. Biz ithalat, ihracat ve yerel üretim tarafını biliyoruz. Bu konuda daha fazla iş birliği hâlinde olmayı temenni ediyoruz. Bunun neticesinde daha sıhhatli, daha doğru kararlar çıkabilir diye düşünüyoruz.”

 

 

 

 

Çiftçiyi koruyup para kazandırmamız gerekiyor

 

 

Son dönemde en çok konuştuğumuz konu tarımda nüfusun hızla yaşlanması ve gençlerin tarımla ilgilenmemesi. Bu da gıda üretiminin geleceği açısından sıkıntılı günlerin kapıda olduğunu gösteriyor. Kazım Taycı bu konuyla da yakından ilgilendiklerini şu cümlelerle anlatıyor:

 

“Bir şekilde bunu çözmeliyiz. Bizim çiftçiyi korumamız gerekiyor. Çiftçiye para kazandırmamız gerekiyor, sosyal statüsünü iyileştirmemiz gerekiyor. Miras yoluyla parçalanmış topraklarda yapılan küçük çiftçilik gibi şeylerle para kazanma şansımız yok. Bu toprakların birleştirilmesiyle ilgili birtakım uygulamalar çıktı ama çok yavaş ilerliyor. Bence orada otorite tarafından olmakla birlikte sivil taraftan da parçalı toprakların büyük topraklar hâline getirilerek burada mühendislerimizle birlikte iklimcilerimizle birlikte bu toprakta, bu iklim için en iyi ne yetiştirebiliriz ona bakmalıyız.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.