2012 yılında FETÖ’cü savcılar 28 Şubat darbesiyle ilgili bir dava açmışlardı. Ama işlerine gelmeyenleri, özellikle de medya patronları ve gazetecileri hariç tutmuşlardı. O zamanlar hükûmetten asla çekinmeyen ama FETÖ’den korkan TÜSİAD peş peşe açıklamalar yapıyordu. “28 Şubat’ta TÜSİAD yoktu” diyorlardı.
2012’de TÜSİAD Başkanı olan Ümit Boyner, Aydın Doğan’ın Radikal gazetesine, “Araştırdım, TÜSİAD 28 Şubat'a destek vermedi” diye açıklama yapmıştı. Hâlbuki cahil Ümit Boyner doğruyu söylemiyordu. Dönemin gazetelerine bakalım. 28 Şubat döneminde TÜSİAD Başkanı olan Muharrem Kayhan "Genelkurmay'la diyalog içindeyiz. Orgeneral Çevik Bir'le ekim ayında bir yemekte buluştuk. Ekonomik anlamda bilgi istedi ve bu nedenle Genelkurmay yetkilileriyle bir toplantı düzenledik, brifing verdik" demişti.
Muharrem Kayhan'ın, “Hükûmet çekilmeli”, “İrtica bir tehdittir”, “Bu Meclis'ten Refahyol'a alternatif hükûmet çıkar” ve Necmettin Erbakan yönetimindeki 54'üncü görevi bırakmadan, “Kurulacak 55'inci hükûmet için Mesut Yılmaz'a güvenoyu veriyorum” beyanatlarını ne yapacağız? Ümit Boyner tipik bir sekiler Türk olarak hiçbir konuda okumadığı gibi yakın tarihi de bilmiyor.
Refah Partisinin yüzde 21,37'lik oy oranıyla birinci çıktığı 24 Aralık 1995 seçimlerinden önce ve sonraki dönemde TÜSİAD'dan RP'ye karşı ağır eleştiriler geliyor. Seçimlerden sadece bir hafta önce konuşan dönemin TÜSİAD Başkanı Halis Komili, Refah Partisinin sistem dışı olduğunu belirterek, "Refah yönetime gelemez" açıklamasında bulundu. Bu açıklamadan 10 gün sonra, yani seçimler biter bitmez Patronlar Kulübü, Başkan Komili'nin tavrını desteklediğini gazetelere verdiği ilanlarla gösterdi. 1979'da Ecevit hükûmetini yıkan reklamlara benzeyen söz konusu ilanlarda, Refah'ın seçimden birinci parti çıkmasına karşın çıkış yolu olarak ANAP-DYP ortaklığı olan ANAYOL formülü açıkça telkin edilmişti. (2012, Sabah Gazetesi)
Sakarya Üniversitesinden Ergün Dilaveroğlu’nun “28 Şubat Süreci ve Bir Sivil Toplum Kuruluşu Olarak TÜSİAD’ın Sürece Bakışı” başlıklı makalesine bakalım. Makalenin 10. sayfasında yer verilen ve TÜSİAD’ın hazırladığı raporda bakın ne denilmiş: “a) 5.5.1972 tarih ve 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 43. Maddesinin 1. Fıkrasındaki “dininin” ibaresi metinden çıkarılmalıdır.
b) İmam-Hatip liseleri meslek lisesine uygun bir yapıya kavuşturulmalı, imam ve hatip ihtiyacını karşılamaya yetecek sayıda İmam-Hatip lisesi dışında kalanlar, genel ya da teknik liselere dönüştürülmelidir. İmam-Hatip liselerine kız öğrenciler kesinlikle alınmamalıdır.
c) Sekiz yıllık zorunlu eğitim herkes için ve istisnasız kabul edilmeli, İmam-Hatip liselerinin orta kısımları kapatılmalıdır.
d) Kur’ân kurslarının hepsi Millî Eğitim Bakanlığına denetimine bağlanmalı, ilköğretimi bitirmeyenler buralara alınmamalıdır.
e) Anayasa değişikliği ile din derslerine ilişkin hüküm metinden çıkartılmalı, 1961 anayasasının 19. maddesinin 4.fıkrasındaki düzenlemeye geri dönülmelidir “din eğitim ve öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine bağlıdır.”
Görüyorsunuz TÜSİAD, imam hatiplerin kapatılmasını istemiş. Dindarlardan nefret eden söylemini o dönemi yaşayan herkes biliyor.
Sayın Dilaveroğlu’nun aynı makalesinin sonuç bölümüne bakalım. “Ocak 1997 yılında yayınlanan raporda yer alan 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasının getirilmesi ve dolayısıyla da ve İmam-Hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılması önerisi, aynen 28 Şubat günü gerçekleştirilen MGK toplantısında alınan 18 maddelik tedbirler paketinde de yer aldığı görülmüştür. Bu itibarla; TÜSİAD’ın fikirleriyle sürece yön verdiğini söylemek mümkündür. TÜSİAD’ın süreci desteklediği hususunda diğer bir örnek ise, dönemin TÜSİAD yöneticilerinin beyanatlarıdır. Kendisi de demokratik sistemin içerisinde işlevini sürdüren bir sivil tolum kuruluşu olan TÜSİAD’ın, demokratik bir biçimde oluşmuş hükûmete karşı bakışının incelenmesi, sürecin anlaşılması açısından önemli görünmektedir. Dönemin TÜSİAD Yüksek İdare Konseyi Başkanı Bülent Eczacıbaşı, gerçekleştirilen bir YİK toplantısında, şeriat isteğinde bulunan grupların özellikle bu dönemde siyasi partiler içinde yuvalanabildiklerinden bahsederek, devletin dolayısıyla da hükûmetin bunlara karşı etkin mücadelede bulunmadıklarından bahsetmiştir. Aynı toplantıda TÜSİAD Başkanı Muharrem Kayhan ise, liberal ekonomik düzenden yararlanarak kazançlarını laik düzeni yıkmak için kullananların olduğundan bahsederek, bunlara karşı ağır cezaların verilmesinden yana olduklarını dile getirmiştir. Laik düzeni yıkma düşüncesinin Refah Partisine isnat edilen bir suç olduğu düşünüldüğünde, TÜSİAD’ın Refah Partisine uygulanacak yaptırımları desteklediğinden bahsedilebilir (Milliyet, www.milliyet.com.tr, 2012). Diğer bir örnek, TÜSİAD’ın, Refah Partisinin dolayısıyla da Refahyol iktidarının ülke için uygun olmadığı düşüncesini taşıdığını, dönemin TÜSİAD Başkanı’nın dile getirmiş olmasıdır. Kayhan’a göre, Türkiye’nin çözüm beklentisini söz konusu hükûmet karşılayamamaktadır (Milliyet, www.milliyet.com.tr, 2012). Kayhan, bu sözlerinin ardından yeni hükûmet formüllerini de dile getirmiştir. Matematiksel olarak mecliste birçok formülün bulunduğundan bahsederek, tutarlı bir alternatif bulunması durumunda Refahyol iktidarının hükûmetinin devam etmemesi gerektiğinden bahsetmiştir (Kır, 2012:9). Dolayısıyla, dönemin medya arşivleri tarandığında TÜSİAD’ın, söylemleri ile bu sürece katkıda bulunduğunu ileri sürmek mümkün görünmektedir.”
28 Şubat’ta TÜSİAD yoktu diyenler bu yazıya iyi baksınlar.
Cem Küçük'ün önceki yazıları...
TÜSİAD PARANIN GÜCÜYLE ŞIMARAN ADAMLAR KULÜBÜDÜR.HER ZAMAN MİLLETE PARMAK SALLAYIP HİZAYA GETİRMEYE ÇALIŞTILAR.
TÜSİAD varken MÜSİAD neden kuruldu! Bu bile tek başına her sorunun cevabını anlamaya yeterlidir. TÜSİAD yerli ve milli değilidir, şahsi fikrim. Yerli, samimi hiç değildir… ülkeye değer katan tek bir markası yoktur. Montajcı, fasoncudur. Daha çarpıcı “vasıfları” da vardır ama…
Helal olsun sana kocayurek..döktürmüşsun yine eline yüreğine sağlık..körün tuttuğu yeri file benzetme devri geçti hart,hurt rap,rap devri bitti.Takozluk Yapanin yanına Kar kalmaz devrindeyiz bu böyle biline...
Tusiad her zaman ABD emperyalizminin emriyle devlete kafa tutmuş. muhtralar vermiştir. 100 yıldır Türk sanayiinin öncülüğünü yaptıklarını idda eden emperyalismin emrinden çıkamayan bu sanayici görünümlü sömürücüler hiçbir zaman bu ülke yararına bir yatırımları olmamıştır.
Arşiv ve yazı daha doğrusu geçmişini bilmeyenler geleceğe yön veremezler. Çeyrek asır da olanları da bi kaleme alsan, söylenenler de haklı oldukları noktalar hangisi.
TÜSİAD 28 Şubat'ın gizli-açık destekçisidir!
Bu yapılanların her kim olursa olsun yapanlardan hukuk içinde hesabı sorulmalıdır. Hukuk devleti olmak bunu gerektirir.