Lisede talebesindir. Saçların uzamıştır.
Bir pazartesi sabahı müdür muavini kapıda karşılar. Kör makası eline alır, tepende para gibi, para gibi (iki buçuk lira cesametinde) delikler açar.
Mecburen berbere koşarsın, iki teklik bayılırsın ustaya.
Amcam sormaz bile "zaza" ile kırpar "dımdızlak" yapar. Kafanın eti görünür, yolunmuş kaza dönersin bir anda.
Haydi diyelim bu bir ceza. Terziye gidersin adam kendi kendine ölçü alır, ne dikeceğini bilemezsin, pantolonu teslim alınca görürsün anca...
Fikrini sormaz ki söyleyesin. Cepleri dikine mi istersin, yandan mı? Paça duble mi olsun? İspanyol mu yoksa? Çocuk ne anlasın, sıkıştır gitsin koltuğunun altına.
Kırk yılın başı bir bonmarşeye girersin. Oradaki bilgiç tezgahtar senin adına beğenir ve emir buyurur anana "hanım bunu al çocuğa!"
İyi de aynayı niye koydunuz oraya? Giyelim de görelim, di mi ama?
SEVERLER DE DÖVERLER DE
Erkek çocuklar büyükleri taklitten hoşlanırlar.
Hele sesinin kartaldığı ergenlik yıllarında
Adam olduğunu göstereceksin ya, madde bilmem kaç onlar gibi sigara tüttürmelisindir mesela. Fiyakalı fiyakalı paketin dibine vurur, birini seçer takarsın ağzına. Üzerinde vasati kırk çöp yazan kutudan bir kibrit çıkarır sürtersin kapçığa. Ceketinin yakasını kaldırır siper olursun rüzgara. Ve en derininden bir fırt çekersin, şööle alveollerini doldura doldura.
Öhö ühü ne len bu? Biber mi sarmışlar kağıda?
Mahalleli bizzat terbiyenden mesuldür. Komşu teyze "tüh Allah müstehakını versin e mi" diye haykırır "bak utanmıyor da!"
Hele abiler amcalar görmesin, yakalayan ensene şamarı basar. Paketi elinden alır, cebine atar.
Hani kendisi içmese anlarsın da...
Halbuki çocuğu ikna edebilirsin, "Bak yavrum bu gece birkaç izmarit koy yastığının altına. Hoşlanırsan söz bir daha karışmayacağım sana!"
Öğretmenler sadece mektep koridorlarında değil sokak aralarında da hükümrandırlar. Üst baş ayarı çeker, parmak sallarlar.
Yakanı ilikle! Saçını tara! Dükkânı kapa!
Diyelim yolda bir konserve kutusu görüp şutladın. Aman ne büyük hata! Bunu kesin yedirirler sana.
Ülen erkek çocuk dediğin tenekeye tepüğü basar. Yanından ürke korka geçiyorsa bi problem vardır mutlaka.
Eskaza koltuğa oturan, vaziyetten vazife çıkarır, ikaz yağdırır vatandaşa.
Lüzumsuzsa söndür! Kapıyı kapa! Ayaklar paspasa...
Parklara çiçekten ziyade tabela dikerler. Çöp atma! Yeşile basma! Koparma!
Hayvanlar da o hışımdan paylarını alırlar. Koyunlar değnekle dövülür, danalar çomakla dürtülür. Merkeplere urgan, kuşlara kör sapan.
Atlar müstesna hayvanlardır, onları ayrı tutar, sapı mavi boncuklu meşinle kırbaçlarlar.
Keyifle ve itinayla!
Garibim üç çeki odunla, Ayvansaray yokuşuna vurulmuş. Eskiler bilir, Arnavut kaldırımları karda yağmurda kaygan olurlar. Zavallı asılır ı ıh, gerilir ı ıh. Araba gavur ölüsü gibidir, kıpırdamaz.
"Çabalama kaptan gidemem aman!"
E sen kaşındın ama, kırpaç öfkeyle kalkar, havada ıslıklar çalar. Bir böğrüne dolanır, bir sağrıya. Yeleye, sırtına, boynuna... Nereye olursa...
Köpeklere hoşt, kedilere pist, tavuklara kışt!
İter, döver, taşlar, akılları sıra mahlukatı hizaya sokarlar.
ORAYA DEMEDİM ŞURAYA!
Çarşıda pazardasındır. Sıkışmışsındır. Kendini dar atmışsın helaya. Bekçi amcam önüne geçer, yok o maşrabayı alma, bunu al. Yok o kenefe girme, buna dal.
Deliğe denk getir, taşı yıka, kapılara yazma!
Ücreti de peşin alayım, işin bitince kaçma.
Aciliyetten zıplar durursun. "Sırası mı be amca!"
Fırsat bu fırsat, ele geçirmiş bir kere, talimat verecek illa.
Emir buyuran buyurana, direktif yadıran yağdırana.
Mesafe al, sırıtma, kıkırdama, kıpırdama!
Potur giyme, bere takma, senfoni dinle, türkü çığırma.
Meğer ne çok ibrikçi başımız varmış...
İyi dayanmışız valla!