Beterjan

A -
A +

Evvelce yer sofrası açılırdı mâlum, ortaya üç sahan konur. Birinde yemek, birinde pilav, birinde de turşu ya da salata olur. Ortaya karışık, isteyen istediğinden kaşıklar. Şimdi çorba kasesini alıp, ana yemeği veriyorlar. Zeytinyağlı, arasıcak, börek, hoşaf, tatlılar... Ayrı ayrı tabaklar... Biz önündekini sünnetleyen insanlarız, en az on porselen sıyırtıyorlar. "Bırak kalsın" desen "aaa olur mu" diye çıkışıyor, gönül koyuyorlar. Yok kibarlığımdan değil, ne kadar tabak, o kadar deterjan. Bilim adamları deterjan kalıntılarına "şeytan pisliği" diyorlar. Bir yerde okudumdu, 17 saat su akıtmış arındıramamışlar. Deterjan dediğin şey bünyeden de ihraç edilemiyor. Bilmem kaç karbonlu yapı kırıldığında ortaya alkil ve benzen çıkıyor. Alkil hücre çoğalması yapıyor, benzen oksijeni bitiriyor. Yani... Yani kanser için münbit bir zemin hazırlıyor. Neredeyse her evde bir kanserlimiz oldu, mütehassıslar akıbetimizden endişe ediyorlar. Dikkat ettiniz mi bilmem, daha ziyade meme, rahim, prostat, kolon ve cilt kanserleri yayılıyor. Niye? Çünkü daha beyaz, bembeyaz çamaşırlar vaad eden firmalar size felaket sunuyor. Güya hasta olmamak için temizlik yaparız, temizlik maddeleri bizi hasta ediyor. Zaten deterjanla yapılan temizlik temizlik değil, içimizi dışımızı kirletiyor. Eğer akvaryum alırsanız satıcı size ikazda bulunacaktır. "Camları temizleyin ama deterjanla asla!" Dinlemezseniz balıklarınız mevt olur anında. Lağım suyunu bile ilk haline çevirmek mümkün, lakin deterjanlı su, arıtma sistemlerine gülüp geçiyor. Bir gün musluklarınızdan köpük akarsa şaşmayın, çember hızla daralıyor. Kırk yıl evvel İzmir körfezinde 200 çeşit balık yaşarmış bugün sadece 2 çeşit kalmış. Marmara'da da durum iç açıcı değil, kofanalar, torikler, zarganalar, kılıçlar, orkinoslar sadece sararmış fotoğraflarda görülüyor. Şimdi "Efendim eskiden" diye başlayacağım okuyucularım "yine mi" diyecekler bana. Evet, eskiden evlere çuvalla sabun alınırdı. Bulaşıkta çamaşırda zeytinyağlı yeşil sabun kullanılır, taşlar, tahtalar mayi sabunla ovalanır. KÜLLE, KİLLE... Ak toprağı kumla karıştırır, sahanları kaseleri kirden yağdan arındırırlar. Temizlik daha ziyade fizikidir bu yüzden bir köşede talaş, kapçık, kül, kepek saklarlar. Saçını bıttım sabunuyla yıkarsın. Çıkarayak kille ovalar, sirkeli suyla durularsın. İnanın cam gibi parlar, ipek ipek rakseder rüzgârda. Hanımların tanıştığı ilk kimyasal çivit olmuştu. Beyazların son suyuna bir çift çivit salar, sarımsılıktan kurtulurlar. Hani mavimsi eflatunsu bir hava... Sonra fay ve pop girdi hayatımıza... Ve işin ipi çıktı. Mintaksla güzelim mintaksla! Mevzumuzla alakası yok ama kola olayına girmesem çatlarım burada. Önlük yakaları kolalanmak mecburiyetindeydi o yıllarda. Düşün ağzı süt kokan mektep veledisin, giyotin taşıyorsun boynunda. Kafanı çevir keser, derini kaldırır adeta. Akşamları tasması çıkarılmış ite dönersin. Nasıl da acır, el değmez valla. Bir ara manşet eklendi ayrıca. Ulen diyeceksin saçı ağarmış memurlar bile kara kolluk takarken sen küçümencik çocuğun bileğine niye beyaz manşet geçirirsin? Zaten sobalı sınıftasın her yan is duman. Sıralar kabuk kabuk kir tutmuş. Taaa babanın çocukluğundan kalma. Uzatmayacağım. Deterjansız yaşamak da mümkün. Şimdi hemen gidiyorsunuz mutfağa krem ve sıvı deterjanları imha ediyorsunuz, (sakın çöpe atmayın, ne suya değsin ne toprağa.) Banyodan şampuanları kaldırıyoruz bu arada. Aman diyim arabanızı bile yıkamayın onlarla. Bu saatten sonra küle kile rücu edebilir miyiz bilmem ama sabun, boraks ve soda esaslı temizleyicileri deneyebiliriz pekâlâ... Biliyorum bu makale kimseye tesir etmedi. Önce müellif yazdıklarını tatbik edecek ki... Ondan sonra.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.