Bu kadar uyanıklık fazla

A -
A +
İstanbul'un yankesicileri meşhurdur. Kaldırımcılarla muslukçular da gün boyu can yakar. Köşeyi kestirmeden dönmeye çalışan saflar, gider tezgâha toslar. "Bul karayı al parayı" görünüşte basittir. Üç kağıtçı ikisi boş biri dolu üç iskambil kağıdı çıkarır, papazlıyı göstere göstere önünüze koyar. Gelgelelim para bastığınız kart nedense boş çıkar. Onların adamları hep kazanır, siz kaybedersiniz daima.
Bunun bir de "şıkşık" versiyonu vardır. Ortada üç kamış görürsünüz birinin içine boncuk koymuşlardır ses çıkarır. Ama gösterdiğiniz kamış asla ötmez, üçü de boştur zira. Öten kamış sahtekarın kol astarına dikilmiştir, hiç gelir mi aklınıza.
Diyelim geziyorsunuz kaldırımda içi para dolu bir zarf bulur heyecanlanırsınız. O sıra iri kıyım adamlar peydahlanır, "bizim zarfımız sende ne arıyor" diye sorguya alırlar. Güya zarfta daha fazla para vardır. İnkar ederseniz üstünüzü arar, bulduklarına el koyarlar. Bunun bildik bir adı vardır "zarf atmak!"
Eğer koftiden dövüşen iki adam görürseniz araya girmeyin, cüzdanınız uçar. Bu usule de "tantanacılık" denir bitirim dünyasında.
Tırnakçılar aradan para çekmekte mahir adamlardır. Misal size yüz lira uzatır bozar mısınız diye sorarlar. O banknotu sadece görürsünüz, kasanıza girmeyecektir asla.
Uyanıklar kendi aralarında "İstanbul'un kerizi biter mi" diye konuşurlar "akşama kadar yol, sabah yonca gibi patlar!"
Şimdi meydan o kadar boş değil, bu yüzden kılık değiştirdiler boynu bükükleri oynuyorlar. Geçen bir ahbabın dükkânındayız  Kapıdan biri girdi, tavırları külhani. Kısık bir sesle seslendi "bi çorba parası abi".
Tamam çorbanı hemen söylüyorum, yalnız garson gelinceye kadar şu camı sil parlat!
Bi cama baktı, bi beze, "yapamayacağım" deyip yollandı yoluna. Halbuki gücü kuvveti yerinde, hani taşı sıksa suyunu çıkaracak.
Bazı uyanık taksiciler bakıyor hacı amcam, hanımninem iyi niyetli. Derin derin ah çekip  başlıyor yazmaya. Yok hanım sakat, yok anam hasta. İlaçlar çok pahalı, cihazlar karaborsa... Oğlan asker, bi harçlık yollayamadık da...
Şimdi en azından elli yüz atmanız lazım, işe yaramayacak yoksa...
Günde kim bilir kaç kişiyi kafalıyorlar, ne ciro ne ciro... Otur hesapla! 
Duraklara iskelelere tebelleş olan tipler vardır ağlamaklı bir sesle "abi yolda kaldım bi jeton parası" diye sızlanırlar.
Verirsin, gişeye gitmez, aynı masalı arkandan gelene anlatırlar.  
Yine bir arkadaş nakletti. Sabah arabayla geliyorum, biri el kaldırdı, o saatte otobüslerin minibüslerin hali malum. Hadi dedim yolda kalmasın. Biner binmez "hapisten yeni çıktım" muhabbetine dalmasın mı? Harçlık haraç bir şeyler sızdıracak. Bastım frene "bak koçum" dedim, "bir yere gidiyorsan götüreyim, gitmeyeceksen aşağıya."
İner inmez arkamdan gelene el salladı. Adam pişkin illa birilerini yolacak.
Endişem ne biliyor musunuz?  İnsanlar bir aldanacak iki aldanacak, gerçek muhtaçlarla da ilgilenmez olacak sonunda.
Efendim vakti zamanın evvelinde bir Arap taciri paraya kıyıyor, asil mi asil, güçlü mü güçlü bir küheylan alıyor. Ticarettir ziyarettir artık neyse bir gün tek başına yola çıkması icap ediyor. Aaa o da ne? Bir garip sersefil kumlarda yatıyor.
Duruyor, kırbasını çıkarıp ağzına dayıyor. Adamcağız kendine geliyor, minnet, şükran derken birden fırlayıp atın üstüne sıçrıyor.
Tam topuklayıp uzaklaşacak tacir sesleniyor: "Dur evlat, diyeceklerim var sana!"
Harami dizginleri çekip dönüyor: "Söyle baba?"
Maksadın at idiyse oldu, artık o senin altında. Ancak bu hadiseyi  kimseye anlatma. Yoksa çölde kalanlara su vermezler bir daha!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.