Döncez biz size!

A -
A +

Elektronik cihaz şans işi, ummadığınız anda arıza yapacağı tutar. İlgili servisi arar bulursunuz. Mutena bir semtte, cadde üstünde, lebiderya... Girersiniz bu ne ya? Koltuklar, sehpalar... Klimalar küfül küfül çalışmakta... Usta kalfa ararsınız, karşınıza bir sekreter çıkarırlar. "Hanfendi bakın şurasını şöööle yapınca, burası da bööle oluyo?" - İzaha gerek yok beyefendi. Bırakın, arkadaşlar bakacaklar! - Şimdi bakamazlar mıydı? - Efendim bırakacaksınız dedim ya! Yazdırın cep numaranızı, biz sizi arıycaz. "Yetkili servis, orijinal parça" dümenine ikna olursunuz. Ertesi gün telefonunuz çalar "650 yetale artı kadeve, onaylıyor musunuz?" Sorarsınız: "İyi de nesi var, bileydik en azından?" - Çapraz devrelerin horizontal bağlantılarında, paradoksal salınımlar... - What? - Kabul ediyorsanız yapsınlar. - Ustayla görüşemez miydik acaba? Konuşturur mu? Zinhar! Sesi asabileşir "beyefendi onaylıyor musunuz, onaylamıyor musunuz?" - Onaylamıyorum! - Tamam gelin cihazınızı alın o zaman. İadeye gidersiniz, paketi uzatırken laf sokar kibarca. "Bakın başkasına elletirseniz garanti kalkar, hani ben söylemiş olayım da..." İnadına alır mahallenizdeki tamirciye götürürsünüz, "tozlanmış abi" der, hava sıkar. Ya da pil yuvası oksitlenmiştir, siler paklar, saat gibi çalışmaya başlar. - Ücret? - Ne ücreti abi? Ayıbediyonvalla! Otomobil servisleri ona keza... Hanfendi sizi ayakta karşılar, yer gösterir, soğuk sıcak ne içersiniz diye sorar, şeker, kolonya tutar ve bilgisayardan sahife açar. -Şikayetiniz? Anlatırsınız anlatmasına da... Boş boş bakar, şoför değildir zira. Peki bıraksa da ustayla konuşsan. Mümkün mü? Aksine duvar örer aranıza. Bu hanım kızlar büyük rakamları çok rahat telafüz ederler, bin, iki bin, üç bin derken zorlanmazlar. Sanki gazoz alıyor bakkaldan. Diyelim marş motoronuz arıza yaptı, söktü sıfırını taktılar, avuç dolusu para. Kömürlerini değiştirsen basar mıydı acaba? Velev ki geçmiş ola. Tecrübe budur işte, yenilen kazıkların yekûnudur bir mânâda... Yine en iyisi küçük esnaf. Zaten mahallenizin çocuğu, daha dün kısa pantolla dolanıyordur şuralarda. Selamün aleykum, der girer, çırağa dönersin "koş çay söyle, sallanma" Usta tabure uzatır "hoş geldin hacı abi, hayrola?" Anlatırsın... Tıkırtı, gıcırtı ne varsa... Sana "atla" der, binersiniz. Arabayı lagalı bir zemine sokar. "Bu ses mi?" - Ta kendisi. - Önemli değil, fren segmanlarından. Dönersiniz bir çay daha. Çırak parçacıya koşar segmanları kapar. Takılırken iki dıdı bıdı edersiniz, Ege ekici tütün piyasasından girer, çıkarsınız yaş çay yaprağı alım fiyatlarından. Esed'in zulmünden, İran'ın dönekliğinden... Alır Amerikalıyı vurursunuz Rus'a... Dünyayı kurtarıverirsiniz oracıkta! - Amca bi çay daha? - Yok ben kalkayım, borcumuz? - Ne yaptık ki? Bunlar ufak işler, beş dakkada Beşiktaş. Mâkul bir şeyler atar, çırağın bahşişini de sıkıştırırsın avucuna. Diyelim arıza büyük, belini bükecek bu defa... Usta seni zorda bırakmaz, çıkmasını çakmasını bulur, vaziyeti kurtarır icabında. Fuarlara gidersiniz, stantların başında allanmış pullanmış bayanlar... Sadece görüntü verir, etliye sütlüye karışmazlar. Mamul ve model hakkında hiçbir fikirleri yoktur, katalog uzatır, teşekkür ederler o kadar. Eğer birşey sorarsanız "filaaan beay bakar mısın" der, topu taca atarlar. İyi de ben filanca beyle görüşecek idiysem seni niye çıkardılar karşıma? Eskiden telefon hatları karıştı mı santralcı şarlardı: "Adana çekil aradan!" Hakkat bi çekilin ya, bizim de kendimize göre işimiz gücümüz var. Di mi ama?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.