Gırgır geçmiyoruz burada!

A -
A +

Tokaç da bir keşifti şüphesiz. Ovmak çitilemekten daha kolay. Kaba kirler kille külle yumuşatılır, mayi sabunla köpürtülüp arındırılırlar. O zaman teyzeler titiz, yıkar bir daha yıkar, içine sinince üç kere şartlar. Nasıl olsa su bol, dere bitecek değildir ya. Sonra bir çamaşırhane modasıdır yayıldı, taş duvarlar altında kazanlar kaynar. Hiç değilse elleri buruşmaz soğuktan. Galvaniz çamaşır leğeni bir buluş mudur bilmiyorum ama şanzımanlı Arçelik çağ atlattı hanımlara. Yanına bir de Zetina dikiş makinesi uydur, mahallenin en güzel kızını alırsın valla. On beş kızı bir şişe kolonyaya... Yooo o kadar da demedik ama... Tel dolaplara kurt sineği giremez ama yemeği koyarsan sabaha çıkmaz. Eskiler ekşimesinden korktukları gıdaları sarar sarmalar kuyuya sarkıtırlar. Gıda korumanın bin yolu vardır, reçel yaparsın, turşu kurarsın, kavurursun icabında. Tuzliyym de kokma!. Pastırma sucuğun mantığı budur aslında. Buzdolabını yetmişli yıllarda tanıdık, tez alıştık ama. Kâh fitilleri yıpranır, ya gazları kaçar. Kırk defa onartıp kullanırsın inadına. Eski evlerin camları küçümencik olur. Pencere önündeki boşluk dolaptır aynı zamanda, bilhassa mektep çocukları çantalarını buraya atar. Alüminyum kornişler yoktu daha, perde tekerlekli britler sayesinde kayar. Rayların yamulup genişlediği yerleri sıkıştırmalısındır, keserle bi fasıl geçersin altı ay açılmaz. Efendim ilk insan ateşi buldu ve... Yalan! Ateşi bilmeyen yok ki, mesele nasıl koruyacağında... Önceleri ağaç boldu, ocaklarda koca koca kütükler yanar. Sonra sobalara döndük, daha az malzeme daha iyi ısınan odalar... Çingene sobaları, kuzineler derken dökümleri keşfettik. Auer, Şakir Zümre, Tınal... Taş kömürü, kok kömürü ve ağaç kömürü denen o kükürtlü bela. Yaşlılar issiz külsüz olduğu için gaz sobası yakar. Kahverengi Vezüv olacak ama! Derken Japon sobaları çıktı. odanın içinde yanar ama kokmaz. O devri bilen zib demeden Zibro Kamin'i anlar. Köylerde tandır ya da fırın olur. Yemağını da pişürü, ekmağını da çıkarır aradan. Sonra kuzineler yayıldı. Hem ocak, hem soba, ne istersin ki daha... Hayır mangal muhabbetine girip zayii etmeyeceğim. Bundan üç günlük yazı çıkar bana. Evlerin tabanları toprak ya da betontur. Fukaralar hasır atar, hali vakti yerinde olanlar tahta çaktırır, üstüne halı kilim yayar. Tuzu kurular duvarın görünen yerine bir tüfek asar ya da üzerinde Kabe-i muazzama ve Mescid-i nebi olan kadife halı (Hicaz halısı) yakıştırırlar. Sultanahmet resmi de pek yaygındır. Bunlar İran menşelidir, Doğubeyazıd üzerinden girer yurda... Acemler at, geyik, av köpeği işlemeye bayılırlar. Duvarın birinde de terek olur, itina ile ceviz radyo oturtur, üzerine dantel atarlar. Yaylı somyalar, sünger yataklar, davul fırınlar... Ve asrın keşfi. Gırgır! İtiyorsun süpürüyor, çekiyorsun yine süpürüyor. Akıl alası değil. Neler çıkarıyorlardı yaaa!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.