Eskiden böyle konfeksiyon nerdeee? Takım elbise mi lazım oldu terziye gideceksin. Tüccar terzilerde kumaş da bulunur, şööle bi boyunuza posunuza bakar, "sen şunu al" buyururlar. Yakışacağına, ısıtacağına, dayanacağına kefil olurlar. Küçük terziler tamirat ney yapar, yakaları yenleri ters yüz eder, yıkar, paklar, yamalar, milli serveti kurtarırlar. Elbisenin provaları olur, üç defa gider, dört kere dönersin. Birincide ölçü, ikincide kolsuz kalıp, bol teyel filan. Amcamın elinde sabun, kolunda iğneli pazuband, çeker, gerer kendince ayar yapar. Ev hanımları da iyi kötü dikiş bilirler. Çocuklarına potur fistan çıkarırlar en azından. Bütün semt Sümerbank pijaması giyer, aynı renk, aynı desen (çubuklularından)... Gören olsa mahkumlar kaçmış sanacak. KOPYALA YAPIŞTIR Bir bakmışsın bütün şehir kruvaze yaka... Siyah ya da laci. Dikine dikine çizgiler. Bildiğin zebra. Seneye alayı dıştan cepli olur, gri ya da kahverengi... İri iri dikişler, spor derler ona. Pantolon modelleri de sıkça değişir. Paçalar bazen daralır, bazen tavuk kovalar (İspanyol). Bir ara çok daraldılar. Af edersiniz külotlar belli oldular. Eğilip bükülmeye korkarsın, ağından yırtılıverir, fitnecilere mevzu çıkar. Hani yaşlılar gibi yün içlik, paçalı don giysen mesele yok da... Sırf bu yüzden sırtında kazak taşırsın, cartlama vukuunda çıkarır beline dolarsın. O yıllarda futbolcular da pek baldır bacaktılar. Şortları bir karış gelirdi ancak. Güney Amerika'da bazı belediyeler "rahatsız edici" bulmuş, seyrini yasaklamışlardı hatta. Ellili yıllarda çift düğmeli kaputlar pek modaydı. SS subaylarını andırırsın adeta. Derken sırtımıza pardösü denen bir alamet sardılar. Giy ve üşü... Ne anladıysak? Yakasını kaldıran Şerlok Holmes gibi dolanır. Hani bir de pipo, pertavsız uydursalar. Derken konfeksiyon yayılmaya başladı. Terziler buna tavır koydular. "Olur mu canım öyle şey" dediler "senin ölçün başka benimki başka!" Bluejean için de ver yansın etmişlerdi. "Bunu gavurlar giyer, Türk genci alır kumaşını terzisine koşar!" Beyhude çabalar... Kotu nispeten bocalatsalar da kadifeyi durduramadılar. Narin, Akfil, Bossa üç vardiya çalıştı, fitilli giriverirdi hayatımıza... Efendim kazak ihtiyacın mı oldu, orloncudan ip alırsın, gidersin örücünün kapısına. Bunların makineleri vardır, ray üzerinde kayar. Genelde dul kadın ya da emekli memur olurlar. Korunur kollanırlar. Garip bellersin ama bir bakmışsın apartman diktirmiş. Kıskananlar çatlasınlar! Hanımlar örgüye pek meraklıdır, vapurda otobüste bile örnek alırlar. Çocuksundur yürüyorsundur, bir teyze teklifsiz çevirir, açar ensene bakar. Mintan alınan satılan bir şey değildir. Gömlekçine diktirirsin, yaka omuz cuk diye uyar. Gelgelelim cilalı laylon çağı başlayınca... Naylon gömlek poşetin dikişlisidir, parlak ve alabildiğine şeffaf. Göğüs cebinize koyduğunuz Marlboro net bir şekilde okunur itibar kazandırır adama (içinde Bafra vardır oysa). Kirlenmez, leke tutmaz, soğuk suda yuğ, arınıverir anında. O kadar muteber bir malzemedir ki satıcılar "içinde valla yün pamuk yok" diye yemin eder, etiketi gözünüze sokarlar. Rutubet, suhunet, ufunet... Terinizi itina ile korur kollar, teke gibi kokmanızı sağlar. Eh, erkek dediğin kolonya parfüm sürünecek değildir ya! Zaten otobüsler dolmuşlar kül tablası gibidir, yanınızdaki bey teklifsizce sigarasını yakar, sizi dumana boğar. Bir nevi fümeleme usulü, isli somon buradan mı çıktı acaba? Naylondan darlananlar, yakaları kuzu kulağı gibi omuzlara yayar, düğmeleri açarlar göbeğe kadar. Sonra bir boyunlu kazak (balıkçı yaka) akınıdır başlar. Malzeme suni ya, terden hamur olursun inan. Çıkarırken elektriklenir, uzaylılar gibi kıvılcım saçar. Emre amadesinizdir. Penye derler penye alırsınız, şetland derler şetland... Deri, güderi, vinlex, angora... Herkes bir örnek... Hani bilgisayarda kopyalayıp kopyalayıp yapıştırıyorlar ya...