Eski Radyolar lambalıydı mâlum, geç ısınır, sık takılırlar. Temassızlıktandır zahir, sille-i Osmani ile çalışırlar. Pikaplar iğnelidir, uçları zamanla vasfını kaybeder ki evin adamı (adamsa) çıkarıp yenisini takar. Teyplerin kafaları kirlenir. Baktın ses yokuş çıkan jemse gibi "ı ıı ııı" ediyor, pamuğa kolonya damlatıp silersin, bülbül gibi şakımaya başlar. Teypler önceleri makaralıydı, sonra kapalı şeritler yayıldı. Diyelim elinize Neriman Altındağ Tüfekçi'nin kaseti geçti ama siz kendi sesinizi dinlemek istiyorsunuz (keyf bu ya). İyi de piyasa kaseti "rekord" emrini almaz. Kolayı var, altındaki deliğe band çeker, girersiniz kayda. Transistörlü radyolar pratiktir, priz anten istemez, beline iki yassı pil sar tamam. Ama huyludurlar, yabancı dokununca küser, darılırlar. Erbabı kâh pil yuvasına jelatin sıkıştırır, kâh antenine lastik bağlar. İlmi bir izahı yoktur ama işe yarar. Bazı meraklı tipler vardır, "açmadan duramazlar". Mekanik, elektrikli fark etmez, illa bi çomak sokacaktırlar. İlk saatlerini (sünnette takılmıştır ihtimal) ilk saatinde kurcalar, zembereğini boşaltıp rahatlarlar. Askere gidip gelmeyene kız verilmez. Niye? Çünkü ne conta değiştirebilir, ne de sigorta bağlar. "Kalk kiremitleri aktar" desen aval aval sıfatına bakar. Elektrik tesisatı sıva üstüdür, pek arıza yapmaz. Jetlerin olsa olsa teli (rezistansı) kopar. Fişi takıp birbirine değdirirsin "cızzt" diye bir ses ve bir ark. Oracıkta kaynak yapar. Televizyonlara akıl erdirmemiz vakit almıştı, anten hususunda ustalaşmıştık ama. Sağa eğersin olmaz, sola yaslarsın tutmaz, alnının çatına bir tencere kapağı bağlarsın spikerin kirpikleri sayılmaya başlar. Bittecrübe sabittir, ne karlanma kalır, ne kayma. Ancak anten yuvasına niye 22 numara şiş tıkarlar, bilen varsa anlatsın bana. O zamanlar banyo suyu termosifonla ısınır. Bir döküm soba düşünün ve üzerinde bakır kazan. Boru haznenin içinden geçer, ısının gıdımı zayi olmaz. Bakın yine burnumda tüttü. Hamamlar yeşil sabun ve yanık odun kokar, tahta oturaklar, natır kesesi, şimşir takunya... Termosifon sadece suyunuzu değil sırtınızı da ısıtır. Tek mahsurları sıkça delinmesidir. Hiç unutmam ikide bir lehimletmekten bıkmış, başka ustaya vermiştim bu defa. Adamcağız işine titiz, güzelce kuruttu sildi, yaptıkları içime sindi valla. Laf ola beri gele cinsinden sordum. "Peki bu ne kadar dayanır usta?" -Sana ömür boyu garanti! Kullanmamak kaydıyla! Her bisiklet sahibi teker yamamasını bilir, selenin altındaki meşin çantada parça lastik ve "siliksiyon" olur. Tabii bir de zımpara. Kadınlar da teknisyendir kendi çaplarında. Dikiş makinelerinin ayarını yapar, vidaları sıkar, mafsalları yağlarlar. Pompalı ocakların kafaları içten içe paslanır, zaman zaman çıkarıp yere vurursun, bir avuç kurum dökülür ortaya! Göreceksiniz alev mavileşiverecektir anında. Her evde "biz" ve "çuvaldız" olur. Pabuç dikmek mesele değildir de, kınnapı balmumundan geçirmezsen neye yarar? Tahta divanlarınız dedenizden kalmadır. Bel verdikçe destek çakar, çürüyen parçaları ayıklarsınız. Herkes biraz marangozdur, eli testere tutmayana acırlar. Pek de gençmiş, vah vah!