"Ah bi büyüyüp zengin olsam" dersin, "her gün on simit alacam on şişe de gazoz açtıracam!" Simit ve gazoz... Hayalin güzelliğine bak! Kooperatifçilik mühim hadiseydi vesselam... Yurttaşlık bilgisi muallimleri emeklerini ve sermayelerini birleştiren köylülerin çok kazanacaklarını, muvaffak olacaklarını anlatırlardı. Böylece kara sabandan (ne kötü şeydi ama) kurtulabilir, traktör alabilir, toprakları pullukla sürebilirlerdi. Sonra bi traktör daha, biçer döverler, soğuk hava depoları, ambalaj hatları... Sanki ders değil, parti programı... Yaa şuna kibutz, kolhoz deseniz de anlasak, iş muallakta kalmasa... -Çocuklar pazartesi onar lira getiriyorsunuz sizi kooperatife üye yapacaz! Başlarlar ballandırmaya: "Bu para kâr edecek, damlayıp göl olacak... Belki de ileride bakkal açacağız, sonra atölyeler, fabrikalar... Bu şekilde muasır medeniyetler seviyesine vasıl olacağız, ülkemiz kalkınacak!" Ve talimat! Sen kantin kolu başkanısın, her gün iki arkadaşını alacaksın, tezgâh başına! Tepe tepe kullan, bedava çırak! Hademe zili dıngıldatınca fırlarsın, herkes nereye sen oraya... Kalabalık gulgule ile kantine akar. Savrulan, düşen, yuvarlanan, kafasını duvarlara çarpan. Gazozlar kapanın elinde kalır. Paralar havada uçuşur, nöbetçi öğrenci büyük bir dikkatle mangırları toplar. Gelgelelim bazı uyanıklar "ya n'oldu bizim tekliğin üstü" der, şaşkın tezgâhtarı dolandırırlar. Müdür muavini açıkları mâkul karşılar, tabii babanızın ödemesi şartıyla. Hayat dersi dedikleri budur işte, sizi kestirmeden tecrübe sahibi yapar. SAKIN HA ZARARLI Halbuki kapı önünde satılan simitler çıtırdır, mis kokar. Kaldı ki simitçi tablanın kenarındaki susamları avuçlamanıza ses çıkarmaz. Extra ikram! Kantinde satılan simitler ise çamaşır leğeninde taşınır, kayışlaşmış kaykılmışlardır. Susamlar on bir, on bir maç yapar. Kantin galetaları çiğsimiştir, yağı kağıda çıkar. Açmaları kurudur, kopar. Halbuki pastaneden alınan açmaya doyamazsın, pamuk pamuk, mis gibi mahlep kokar... Dışarının çatalları un helvasını andırır, ağzınızda dağılırlar. Kantin çatalı ise boğazınızı yırtar. Kantin talebeyi kekle de kekler. Bildiğin kuru hamur, ara ki içinden üzüm çıka. Kantinden aldığınız markasız gazozlar acıdır, gazı genzinizi yakar. Kalemleri de çürüktür, açarsınız pıt pıt uçları kırılır, yana yatar. Yuh ülen diyesin gelir bunun timsahlısı da aynı para. İmtihanlara katinden aldığınız dosya kağıdı ile girersiniz, sayenizde döner sermaye ciro yapar. Gelgelelim turşu, turşu suyu, mısır, hıyar, macun, lâhmacun, kestane, koz helva, şambali gibi "güzel şeyler" bulunmaz. Öğretmenler gözlerini iri iri açar "ama onlar zararlı" buyururlar. Olssuun zararlı şeyler "mmm" dedirtir, paramız helal olsundur onlara. KÜLÂHIMA?ANLAT İdare bakar kapı önü esnafıyla baş etmenin mümkünatı yok, başlar senaryo yazmaya... -Çocuklar bilin bakalım tükrük köftenin adı nereden geliyor? Çocuk ne bilsin susar. -Tükürükle yapıyorlar da ondan. Bööö iıgghrenç di mi? -Ama örtmenim kantine bakan çocuk da burnunu karıştırıyo! Duymazdan gelir "zaten o köftelerin etleri de şaibeli, bilmem artık içinde kedi mi var, köpek mi var?" Öğretmen camdan bakar bütün seyyarlar sırada... Saka satan azatçı bile mevzi almış zili bekliyor... -Biliyorsunuz çocuklar alıç karın ağrıtır, taze nohut gaz yapar. Şambalinin şerbetini karanlık bodrumlarda döküyorlar, örümcek, kir, pas! Hamurunu da ayaklarıyla yoğuruyorlar ihtimal. Yok elma şekerleri kurtlu, yok koz helvaya sinek konar. Macun boya, lahmacun safi soğan... İşte orada dur hoca diyeceksin... Lahmacuna harf atma çarpılırsın valla. Satıcı beyaz muşamba kaplı kutusunu açtı mı başlarsın yutkunmaya. Kıymalı yüzleri birbirine yapışıktır bi ayırır buram buram buhar. Arasına ince ince domates doğrar, mor soğan, körpe maydanoz, tuz, biber, sumak... Nasıl tarif edeyim şimdi, hani gençler "ağbi yok böyle bi şi" diyorlar ya... Ondan. Zaten seyyarın eli değsin yeter, evde küfeyle salatalık vardır dönüp bakmazsın, satıcı bir soysun kokusu yedi mahalleyi sarar. Mısır desen öyle, kestane ona keza. Konuyu kaydırmayalım. Kooperatifler ucuz kalitesiz malları emsal fiyattan çakar, açıkları tıfıllara ödetir, "sağlam" bir ticaret yaparlar. Ne elektrik, ne su, ne eleman. Sıfır masraf! Çok kâr! Gelgelelim, henüz büyüyüp gelişen ve azalarına kâr payı dağıtan bir mektep kooperatifi hatırlamıyorum. Kantin dediğin yıl sonu batar. Seneye sil baştan. Pazartesi onar lira getiriyorsunuz çocuklar!