Komşumuzun oğlu Piyade okulundaydı, Tuzlada. Babası İstanbul'da kalmasını çok istiyor. Hatırlı dostlarına güveniyor. Delikanlı "hayır baba" diyor "asker ocağında iltimas olmaz, ne çıkarsa bahtıma!" Elini torbaya atıyor, Anadolu'ya! Kalsa ne olacak biliyor musunuz? "Kore'ye! Marş marş!" Sıcak, rutubet, börtü böcek, yılan çıyan, kolera, sarı humma...Taaa Asya'nın öbür ucunda mantığı meçhul bir kavga... Öyle ya da böyle Kore derin izler bıraktı hafızalarımızda. Şimdi rastgele bir kahvede oturup muhabbet açın, tüyleriniz diken diken olur valla. Misal: Askerlerimizden birinin gusl abdesti alması icap ediyor. Ölse de yıkanacak cünüp dolaşamaz asla. Yakınlarda bir göl var, gitse mi acaba? Gecenin kör vakti gözünü karartıyor. Parkasını çıkarıp dalıyor suya. Bi baksa ki kıyıda onlarca Çinli, tüfeklerini çevirmiş sırıtıyorlar. Sonra... Sonra tuhaf şeyler oluyor, silahını yere atan elini kaldırıyor. Bizimki de alayını önüne katıp garnizona getiriyor. Amerikalı subay soruyor "siz deli misiniz? Niye teslim oldunuz ona? "O kim ya" diyorlar, "bizi yeşil sarıklılar esir aldı. Öyle heybetliydiler ki anlatamayız asla!" DEVLET BAŞTAN IRAK MI? Efendim Kore tarihi boyunca devlere komşu olmanın bedelini ödüyor. Moğollar, Mançurya, Çin istilası derken bir de Japonya... Kim İl Sung Marksist bir gerilla. Japonlara karşı savaşırken şöhret oluyor. Hiroşima ve Nagazaki vurulunca Tokyo pes ediyor ve çekiliyor. Amerikalılar güneyde "Republic Korea"yı Ruslar ise kuzeyde "Kore Respublikası"nı kuruyor. Kim-il ordu parti ve sendikadaki yandaşlarının desteği ile iktidarı ele geçiriyor. Oyunu kuralına göre oynuyor. Ortaya "Juche" (Kim-ilizm) adlı bir doktrin atıyor. Ki burada "üç umde" öne çıkıyor. Chaju, Charip ve Chawi. Bağımsız kalacağız, yağımızla kavrulacağız, rejimi koruyup kollayacağız. Başkan Kim, Stalinvari bir idare sergiliyor, rakiplerini "Juche'yi ihlal"den yargılatıp sindiriyor. Kandan baruttan hoşlanıyor. Nitekim ani bir kararla Güneye saldırıyor. Galibi mağlubu olmayan bir savaş, dile kolay üç buçuk milyon insan ölüyor. Propagandayı biliyor ve kullanıyor. Avanesi onu ulu önder, başöğretmen, büyük havacı, usta denizci, iktisat bilgesi, emekçi babası ilan ediyor. Yurdu düşmanlardan kurtardı ya, ağzından çıkan kanun. Sözleri tunçtan harflerle duvarlara çakılıyor. Resimleri çiziliyor, büstleri heykelleri dikiliyor. Mekteplerde hitabeleri ezberleniyor, ders kitaplarına küçük Kim'le alakalı okuma parçaları ekleniyor. Çocuklar "a geu ireumdo binnaneun gim il-seong janggun -Ah ne kutlu (tatlı) bir isim, General Kim İl-Sung!-" şarkısını çığırıyor. PREZİDENT-İ EBED MÜDDET (!) Ve adı "Ebedi Başkan"a çıkıyor! İstersen alkışlama, dipçik ensende duruyor. Muhalif bir ses, aykırı bir yayın mı? Ne mümkün. Teklif bile edilemiyor. Derken Juche takvimine geçiyorlar, elbette Kim Il Sung "milad" oluyor. Doğduğu ev tapınağa çevriliyor. Devletin adı Demokratik Halk Cumhuriyeti! Lâkin halkın cumhurun fikri sorulmuyor. Sancılı toprak reformu, makyajlı sanayi, içine kapalı ekonomi ve yerlerde sürünen milli gelir. İki yakaları bir araya gelmiyor. Buna rağmen bütçenin üçte biri silaha ayrılıyor. 24 milyon nüfus 1 milyon asker ve 5 milyon yedeği besliyor. Kore Ordusu Başkan Kim'in doğum günlerinde bir yürüyüş yapıyor akıllara ziyan. Tertip ve düzeni ile tanınan Kızıl Ordu bile yanında yavrukurt takımı kalıyor. Stad gösterilerinde on binlerce genç hizaya giriyor. Sıkı çalıştırıldıkları belli, uyumları parmak ısırtıyor. Kim, tam 46 yıl memlekete hizmet ediyor (!) Malikaneleri, yatları, katları, mahzen şarapları... Bunları elâleme niye kaptırsın ki? Oğlu "Kim Jong-İl'i vekil tayin ediyor. Ölünce mumyalanıyor Mercedesleri ve hususi treni ile mezoleye bırakılıyor. Adli ve mülki erkân değişik bahanelerle geliyor, çelenk bırakıp saygı duruşunda bulunuyor. İMPARATOR II. KIM Üç gün evvel ölen Kim Jong-İl ise sadece 18 yıl saltanat sürebiliyor. Votka, kadın ve purolara düşkünlüğü ile tanınan çapkın lider 20 bin DVD'lik film arşivinin tadını çıkarıyor. Sağlığına pek itina ediyor, köpekbalığı yüzgeci ile besleniyor. Hususi tabipleri 200 yıl yaşamasını umuyorlar. Olmuyor. Şimdi ipler "Büyük Halef Kim Jong-Un"un elinde. Koltuğa oturduğu gün roket denemesi yaptırtan delikanlının savaş yanlısı olduğu biliniyor. Nükleer başlıklı füzeler bi işaretine bakıyor. Farkındaysanız Kuzey Kore halkı ağıt yakmaktan perişan oldu. Dövünenler, saç baş yolanlar, yakalarını yırtanlar... Ya liderlerini çok seviyorlar. Ya da. Ödleri kopuyor!