Memurlar korosu

A -
A +

Televizyonun siyah beyaz olduğu yıllar. YSK (Yurttan Sesler Korosu) elemanları ibrik gibi sıralanır ağır ağdalı parçaları terennüm eder içimizi bayıltırlar. Genelde battal bedenlidirler ve hareketsiz dururlar. Kollar dirsekten kırık, elleri göbek altında kavuştururlar. Eğer ritm artarsa (ve şef izin buyurursa) azıcık omuzları oynar. Alkışlı parçalarda dizler de bükülür, boyalı dudaklarını büze büze salınırlar. Ara taksiminde huşu ile gözlerini yumar, haz alıyormuş gibi yaparlar. Tel gözlükleri ve topuzlu saçlarıyla bir muganniyeden ziyade coğrafya muallimesini andırırlar. Ve program filanca yöreden hareketli bir parça ile son bulur. Uyandırma servisi, o hesap... Oynaaasın diller. Diller! Açııılsın eller. Eller. Sarııılsın kollar. Kollar. Nay nay nina nay nay... Nay nay. Benim işçi gardaşım (azıcık siyaset yapalım) gürültülü atölyelerde ter döküp ayakta kalmaya çabalarken bu beyler hanımlar yılda beş on saat arzı endam eyler yüksek yüksek maaşları kaparlar. GÖZÜMÜZ YOK Bir kere devlet sanatçısı oldun mu tamam. Ablam yaş 25, kilo 45 iken balerin kadrosundan girmiş, yaş 50, kilo 90 olmuş hâlâ tek maaş alıyor. Haksızlık ama! Çift ödenmesi lazım aslında. Saldırgandırlar da, azıcık laf sokarsan adını "sanat düşmanına" çıkarır, defe koyup çalarlar. Kendilerini tanımayız, bilmeyiz, zaten düğünlere tombalara çağrılmaz, Taksim'de, Maksim'de sahne almazlar. Memur ve memuredirler ama sabah 8 akşam 5 mesaisi yapmazlar. Sadece ay başları uğrarlar. Ama efendim geleneksel Türk musikisi... Bana ne ya, hoşlanan desteklesin, mal mülk bağışlasın icabında. Benim vergilerimi yol su elektrik gibi elle tutulan gözle görülen yerlere harcasınlar. Ne bileyim köprü mektep yapsınlar, sağlık ocağı açsınlar. Belki ben müzikten hazzetmiyorum. Belki de arabeskciyim? Zorlamaya borcun mu var? Hem siz tıkırdadınız da ne oldu, çocuklarınız rock ve metallica dinliyor. Kulaklıklarında çıs tak çış tak habire kafa sallıyorlar. Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası ayrı vaka.. Sadece birinci ve ikinci kemanda 30 kişi... 11 tane viyola. 12 viyolonsel, 13 kontrbas, 4 klarnet, 4 fagot, 5 obua, 7 korno, 4 trompet, 4 trombon, tuba, timpani arp... Ayrıca vurmalı sazlar. Başlarında sanat yönetmenleri var, baslar, baritonlar, sopranolar... Müdürü, müdür muavini, muhasebe ve personel servisi, aşçısı, caycısı, udecisi, bekçisi... Asılları yedekleri, yedeklerin yedekleri, izne ayrılanlar, mazereti çıkanlar, raporlu olanlar. Çalıştırabilsen var ya bir dünya adam. Dağı devirir, çayı çevirirler valla. Maaş, yolluk, yetmez gibi konserlerden elde edilen duhuliye ücretlerinin yarısı efendilerin hesabına... Milli Şefimiz gazetesini okurken bunların dıngırdatmasını istermiş, artık devlet ricali kafasını dinliyor. Tiyatrocular ise hazineye abandıkları yetmez gibi belediyelere de musallat oldular. Gitmem gelmem semtinden geçmem. Zaten kendimi bildim bileli aynı oyunlar, yok Keşanlılar, yok yedi kocalılar... Benim paramla sahne alanlar benim duygularımı aksettiriyor olsa neyse de... Milletin örfüyle ananesiyle dalga geçiyor, değerlerimizi maytaba alıyorlar. . Peki Cem Yılmaz niye devlet desteği istemiyor? Adam üretken abi, çalışıyor çabalıyor, bayat esprilerle geçiştirmiyor, karşılığını da alıyor. AMA NİYE OLSUN Efendim Devlet Tiyatroları 1949'da kurulmuş. Maksat rejime omuz çıkmak. Genel Müdürü, müdür yardımcıları var. Sanat ve Yönetim Kurulu var, Disiplin Kurulu var. Başrejisör, rejisörler, aktör ve aktrisler, reji asistanları, müzik işleri yöneticileri, başkorrepetitör, tiyatro orkestrası, korosu ve balesi, müzikli tiyatro icracıları, teknik müdürü, dekoratörleri, kostüm kreatörleri, dramaturg, başdramaturg, başrealizatör, başışık uzmanı, başperukacı, korrepetitör, bale piyanisti, kondüvitler, suflörler, atölye şefleri, sahne makyajcıları, atölye ressamları, butaforlar, set makinistleri, marangozlar, demirciler, terziler, kunduracılar, kaşörler, sahne amirleri ve yardımcıları, kostümcüler, aksesuarcılar... Sadece Ankara İstanbul'da değil pek çok şehirde bulunuyorlar. Alayı uzman memur. Maaşları okkalı, turneye çıkınca yolluk da alıyorlar. Zaman zaman "bilgilerin görgülerini artırmak" amacıyla "bir yıllığına" yurt dışına çıkıyorlar. Masraflar devletten, aylıklar da çalışıyor bu arada. Yağma Hasan'ın böreği... Ne güçlü devletimiz varmış ya, buna rağmen batmadıysa...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.