Nasıl yaşarsanız öyle...

Sizi bilmem ama ilk mektebin ilk yıllarında yazı defteri kâbustu bana... Buyurgan bir ses çınlardı kulaklarımda..."İki sayfa M yazıyorsunuz çocuklar, iki sayfa N üç sayfa da Z. Haydi başla!" Civi yazısı gibi, dön o yana, dön bu yana, elifin gözünü seveyim, dalavereciler zikzak öğretiyorlar çocuğa. Neyse herkes çizer seninki olmaz. Çizgiler eğrilikten büğrülükten kurtulamaz. Öğretmen defterlere baka baka yaklaşmaktadır. Acele ile silersin iz yapar. Kırmızı tırnaklı kadın iki adım sonra yanındadır. Titrersin, tırsarsın avucunun teri bulaşır kağıda. Korkunun dayağa faydası yok, nitekim gelip dikilir başına. "Çocuk sen ne zaman adam olcan? Ha söyle ne zaman?" Cetvel havaya kalkar uyanırsın. Oh be rüya! Arkadaşın bir cinayet romanı vermiştir, kaptırmışsındır, gece yarısı olmuştur anlamamışsındır. Islık ıslık bir rüzgar çıkmıştır, kapılar gıcırdamakta, oluklar tıngırdamakta... Çıt çıt çıt. Bu saatin sessizini niye yapmazlar acaba? Kapı kilidini on defa kontrol edersin, perdelerin arkasına, divanın altına bakarsın. Mutfaktan ekmek bıçağını mı alsam? Yastığımın altına mı koysam? Mecburen yatarsın, koyunları sayarken sayarken dalarsın. O da ne? Bir ceset takılır ayağına... Katil sana döner bu defa. Yaklaştıkça gözleri kanlanır, dişleri sivrilir, tırnakları uzar. Kaçmak istersin kaçamazsın, bırak koşmayı parmağını oynatamazsın. Nefesi ensendedir, tam yakalanacaksındır ki uyanırsın... Ohhh be rüya!.. Birinci musluk havuzu üç saatte, ikinci musluk 5 saatte dolduruyor. Tahliye ise bir saat 45 dakikada bo-şaltıyor... Eğer üçü de açık olursa... Ya da trigonometri terlemektesinizdir, tanjantlar, kotanjantlar ve metal alaşım jantlar... Rakamlar formüller birbirine girmiştir, bin bilinmeyenli denklem, muamma. -Son beş dakika çocuklar, toplıycam! Liselisinizdir artık muallimanımdan korkmazsınız, sıkıysa vursun, cıngar çıkar valla! Hatta diklenip tafra yaparsınız "hocam bunların bize ne faydası var?" - Öğreneceksin evladım, sıfırı alınca. Eli kağıdına uzanır, uyanırsın. Ohhh rüya. Kıta dur... Sağdan birerli kol... Kısa künye, uzun künye, "bak selâm vermeyi bilmiyor daha!" Gez, göz, arpacık... Sök, tak, patlat, piyade tüfeğini anlat. "Ooolum bu nasıl yatak? Attım mı parayı zıplıycak!" Ve nöbettesinizdir, tatlı bir rehavet, gözlerin kapanmakta. Beş dakika kestirsen kim anlar ki? İçin geçmiş "Asker kalk!" Filan başçavuşun sesi... Nam-ı diğer darbeli matkap. Sıçrarsın... Ohhh be rüya. Müthiş bir haber yakalamış, istihbarat müdürünü de aramışsındır. "Abi yer yerinden oynayacak!" Karşıdan alkış, serenat: "süpersin koçum, bi tanesin. Herkes bizi konuşacak!" Koşa koşa gelirsin, için içine sığmaz. Matbaa bekletilmektedir, birinci sayfa olduğu gibi sana ayrılmıştır. Şimdi çala klavye yazmalısındır, tuşları dövmelisindir adeta... Fotoğrafhane paniktedir, hadi abi ver de yıkansın... Aksiliğe bakın ki tersine sararken film takılır, çekersin kanırtırsın olmaz, zorlarsın kapak açılır. Haydaaa. Artık bu makaradan tek kare sağ çıkmaz. Kovulacağın kesindir, istifa daha mı şerefli olurdu acaba? Uyanırsın... Ben dijitalin gözünü sevmem mi ya! Katipler yazı yazar, tacirler alır satar, hanımlar yufka açar. Genç kızlar çeyiz hazırlar, beyaz atlı prens beklerler rüyalarında... Delikanlılar gol atar, tribünlere koşar. Yeni şoförler keyifle pati çeker, direksiyon sallarlar. Cami yaptırma derneğinden vazife alan birinin sabahlara kadar "boş geçmeyelim cemaat-i müslimin" diye sayıklayacağı vakıa. Kahveye takılan da okeye dördüncü arar yana yakıla. Uyanır ve mırıldanırsınız, vay be rüyaymış ha! Yine her zamanki gibi hanıma çıkışmış, çocukları haşlamışsındır. Mesai arkadaşına çamur atmış, sonra dönüp amirini çekiştirmişsindir onunla. Eksik tartmış, makas kaydırmış, çürük kakalamışsındır. Ya da kirli hayaller kurmuşsundur filan dizide oynayan hatun hakkında... Kuytu restoran... Masa, şamdan, kah kah kahkaha... Sanki arkanda biri... Dönersin ve donarsın! -Ama ben tövbe edecektim ya Azrail... İzin verin sadece bir dakika! Bu defa uyanamazsın. İnna lillah...