Bizim zamanımızda 23 Nisan hazırlıkları martta başlardı. Fakir zengin ayırmaz herkese bir vazife bulurlar.
Sen sen bandoya, sen yavrukurt takımına! Sen efe, sen Zeybek, sen Kafkas oyununa!
Sen Pamuk Prenses olacaksın, sen yedi cüce kalacaksın... Bak söz, seneye prens yapılacaksın.
Kıyafetler masraflı, veliler naçar. Veresiye boyunu aşmış, yaz tahtaya bir daha...
Devir yokluk devri, vatandaş kara önlüğü zor bulmaktadır daha. Tıfıllar abilerden ablalardan kalanlarla iktifa eder, dizler dirsekler aşikar yama...
Hani merasim kostümü başka zaman giyilecek bir şey olsa...
Diyeceksin "katılma, zorlayan yok ya!"
Sıkar!
Ya idareye çağırırlarsa, ya adını mürteciye çıkarırlarsa?
Böylesi günlerde müdürler dikkat çekebilmek için hayal güçlerini kullanırlar. Misal çocuğun önüne arkasına elma, armut resmi asarlar.
- Ve şimdi önünüzden üzümle ayva geçiyor, şeref kürsüsünü saygıyla selâmlıyorlar... Alkışlıyoruz. Şak şak şak!
İdman muallimleri bir ay boyunca yanaşık düzen eğitimi verir. "Sağa dön, sola dön, yerinde say!" Bu arada dersler de yerinde sayar. Mayıs ayında eksprese bağlayacak, üniteleri birbirine ekleyip sıkıştıracaktırlar.
Tüllab o sabah erkenlerden kalkar, alacakaranlıkta... Gördükleri talim terbiye gereği sıralarını bulur, mesafelerini alırlar. Müdür ve muavinleri içeride kahvaltı yapmaktadırlar, çay kaşığı sesleri ulaşır avluya. Zaman zaman perde aralanır, dışarıya izmarit savururlar. Sabiler sabırlıdır, belli ki sınanmaktadırlar.
Neden sonra komut gelir. Hazır ol! Rahat! Uygun adım marş... Ayaklar yere vurulur, rap rap rap. Göğüsler dik, eller pantol kenarlarında... Kafile ip gibi akar, kasaba meydanına.
Saygı duruşu, şiirler, marşlar.
Saflar boyun damarlarını şişire şişire çığırır, uyanıklar ağızlarını oynatıp "mış gibi" yaparlar.
Ardından günün mânâ ve ehemmiyetine havi konuşmalar...
-Bizzz bugüüüün buradaaaa!
İdari, mülki ve askerî erkân... Reis, Kaymakam, Komutan... Devletlüler Cumhuriyetimizi yıkmak isteyen bedbahtlara gözdağı verir, tehditler savururlar... İnkılaplara ters bakanın gözünü oyacak, ağızlarını yırtacaktırlar.
Bu tuhaf üslup çocukları ürkütür mü? Yoooo, umurlarında bile olmaz, üşümektedirler zira... Kamburlarını çıkarıp büzülmüş, elleriyle dirseklerini tutmaktadırlar. Burunlar havuç gibi kızarmıştır, sümükler şıp şıp damlar. Türk titremektedir, zatülcenp olmasa iyidir valla.
Yağmur bile yağsa kıpırdamayacaksındır. Bere, kaşkol mu? Zinhar. Cumhuriyet çocuğu bu gün üşümeyecektir de ne zaman? Ha sorarım size ne zaman?
Malum amcalar kaputlarına bürünmüş, sundurma altına alınmıştırlar. Maroken koltuklara yayılır hüplete hüplete saleplerini yudumlarlar... Tarçınlı mı ne? Fincanlar duman duman...
Yutkunursun. Oh yarasın. Bil afiye anam!
Hakimiyet milliye imiş... Duy da inanma! Salebini paylaşmayan, saltanatını koklatır mı sana?
Nutuklar, nutuklar, nutuklar... Maarif kadrosu, kuvayi milliyeciler, muhtarlar, azalar...
Malum zevat (Osmanlıca yazdığı anlaşılmasın diye) notlarını sabit kalemle tutar. Yazılar ıslandı mı morarır, akar. Hatipler panikler, sapıtırlar.
657'ye tabi memurların işe sekizin birinden başladıkları gün belledikleri bir "söylevleri" olur, işaret aldılar mı gözlerini yumar, otomatiğe bağlarlar. Sanırım biraz da tayin, terfi meselesi. Yoksa niye yırtınsınlar di mi ama?
Bazen mikrofon başına çağrılan talebeleri heyecan basar. Sesleri titrer, ağlamaklı olurlar.
"Bu gün 23 Nisan... Bu g..." Garibim döner döner başa sarar.
Nitekim öğretmen fısıldar "Neşe doluyor insan."
Zavallım gerisini patinajdan kurtulan araba hızıyla tamamlar.
O gün ajanslar saat başı "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve... Tüm Yurtta ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde... " ibarelerini ezberletir halka.
Başvekilin masasına oturtulan ufaklık tembihlenen cümleleri tekrarlar. Eğer onu ona bıraksalar daha esprili şeyler söyleyecektir ihtimal.
Garibim n'etsin? Başındaki çocuklarla...