Tevellüdden mütevellid

A -
A +

Gençlik başka şey be... Üç beş arkadaş çay ocağında oturup konuşmaktasınızdır, söz askere giden akranınızdan açılır. Biri "hadi beyler" der, kalkarsınız. Gecenin o vakti koşarsınız Topkapı'ya... Ver elini Bilecik, Burdur, Manisa! Otobüs yolculuklarına bayılırsınız. Velev ki motor yanında, teker üstünde dahi olsa... Şimdi gözümüz mesafe levhalarında... "Hımmm şunca km kalmış, kaç saat çeker acaba?" Eskiden beşinci katta otururdum. Kömür kovalarını kaptığım gibi çıkardım, bir solukta... Odun kırmak ayrı zevkti. Keseri damarına getirip vurursun, çat yarılıverir, çıra gibi hazırlar, dizersin duvara. Kömürlük denen o rutubetli delikte dinleniyordum adeta. Kül dökmek bile hoşuma giderdi, buzlu zemine "z" çize çize yayacaksın, aman millet kaymaya. Komşu komşunun külüne... Di mi ama? Yemek yapmak ne büyük keyifti anlatamam. Yok öyle çikköfte yoğuracak kadar erbap değilim, lâkin helva kavurmanın nesi var? Şimşir kaşıkla çevir dur, bir o yana, bir bu yana... Helvayı tabak tabak götürür, doyduğumuz için değil yorulduğumuz için bırakırdık. Unmuş, yağmış, şekermiş kimin umurunda? O kadar tıkınmaya dal gibiydik, şimdi "su içsek yarıyor" göbek kemerlerden taşıyor. Bir romanı eline alacaksın da o gece bitirmeden yatacaksın? Ne mümkün. Yaşlanınca satırlar uzuyor, harfler karışıyor. Daha yatsının duasında kafamız düşüyor, sağda solda sızıyoruz, gençler üstümüzü örtüyor. Gece yarısı gözün açılıyor o başka... Tek tek köpekleri dinliyorsun, horozlar bile kalkmamış daha. TABANVAYLA Eskiden tramvay ney kullanmazdık, "Suriçi" dediğin avuç içi kadardı zira. Şimdi hem otobüse binmeye eriniyoruz, hem de direksiyon sallamaya. Park gailesini bahane ediyor, vazgeçiyoruz. Yaşlılık böyle bir şey iste, kıpırdıycam diye aklınız gidiyor. Bir zamanlar velespit aşkı vardı, sonra gözüm motosikletlere takılmaya başladı. Otomobillere nasıl meraklıydım anlatamam, gelişinden anlardım şu model, şu marka... Şimdi takma dişlerden, tansiyon aletlerinden, okuma gözlüklerinden konuşuyoruz ahbaplarla. Gençken üstü açık yatarsın, camları da açarsın. Üstünde bir fanila olsun yeter, kanın kaynamaktadır zira. Şimdi ayağımızda mest, belimizde kuşak, sırtımızda hırka... "Evladım ört şu camı! Cereyan yapacak sonra" Çocukluğumuzda cenaze namazına giderken açıp ilmihal okurduk, nasıl kılınıyordu acaba? Yılda bir saf tuttuğumuz için unutuyorduk, yalanı yok ya.. Nineler dedeler, anneler babalar derken abileri ablaları da uğurladık. Şimdi bizim kuşak dökülüyor. Gün geçmesin ki bir akranın cenazesine çağrılmamış olalım. Memlekete gidiyoruz belediye hoparlörü yırtınıyor. Filancagillerden hacı bilmem kimin cenazesi bugün öğle nemazını müteakip merkez camiinde kılınacak cenaze namazından sonra... Gitti bir dost daha... Eskiden mevtalar sonbahar yapraklarını getirirdi aklıma, birkaç yıldır silkelenmiş duta döndük, patır patır dökülüyoruz valla. HUVEL BAKİ Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) adam tutmuş. "Her sabah gelip hatırlatacaksın: "Ölüm var ya Ömer! Unutma!" Adil halife sakalında ilk beyazı görünce "artık" demiş "lüzum kalmadı sana!" Saçımız sakalımız değirmencilere döndü ama ölümü kendimize yakıştıramıyoruz hâlâ. Niye? Çünkü yatırımı dünyaya yaptık, meyvelerini toplayamadık daha. Cefasını çektik, sefasını da süreceğiz aklımız sıra. Eskiden bayramlarda "şuna da gitmeli, buna da" diye liste yapar, maaile düşerdik yollara... Şimdi kim uğrar diye çetele tutuyoruz hanımla... -Kadın senin kadayıfın güzel olur, bak gelir de sorarlarsa... Lâf. Kimsenin aramayacağını sormayacağını sen de bilirsin aslında. Peki birilerinin kapısını çalsak, iki dıdı bıdı yapsak. Azizim, kime gideceksin? Milletin oğlu var kızı var. Gelinler, damatlar, torunlar... Zaten kırk yılın başı bir araya toplanıyorlar. Yine en mânâlısı kabir ziyareti. Müsaitler efendim. Bekliyorlar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.