Vakit saat

A -
A +

Hatırlar mısınız bilmem eskiden fotoğraf çektirenler ellerini çenelerinin altına koyarlardı. Niye diye sormayın biliyorsunuz, kol saati nasıl gösterilebilirdi ki başka? Şimdi bilgisayarımızda saat, arabada saat, telefonda, televizyonda, konsolda. Garlarda, meydanlarda, benzin istasyonlarında... Yer kadran, gök ekran. Niye takacaksın ki ayrıca? Dadaşım hamala sormuş. "Agabec saat kaç?" Koluna bakmadan cevaplamış "ootız!" -Ula saat otuz olar? -Ula hamalda saat olar? Saat önemli bir şeydi o yıllarda. Saat için sınıf geçer, sünnet olurduk icabında. TIK TIKLAR ARASINDA Ellili altmışlı yıllarda orta direk ya Hislon kullanırdı ya Nacar. Dedesi hacdan gelenler "Seiko 5" takarlar. Metal kayış, kromaj kasa, ne havaydı ama? Masa saatlerinde üç yıldızlı Peter'in sarsılmaz bir hakimiyeti vardı. Gavur ölüsü gibiydi, yerinden kalkmaz. "Bak bu Erzincan zelzelesini gördü" derler, "bu Cibali yangınından çıkma." Sonra ortalığı horozlu civcivli saatler sardı. Sanırım Çin işi, tavuğun kafası biteviye oynar. Camilerde sallangaçlı saatler olur, sütun gibidirler, tık tıkları kubbede çınlar. Eğer Yeşilçam filminde guguklu saat varsa evin zengin evi olduğu anlaşılır. Gonk vurur, kuş çıkar, küçük hanım mahmur mahmur gözünü ovalar. Yaşlılar kösteklilerini keyifle kurar, meşin keselerde korurlar. Sırf saat hatırına, yelek cepken kuşanırlar. Bazıları çift kapaklıdır pimine basılınca açılır. Aynen sustalı gibi. Şrrrak! Hali vakti yerinde olan Omega, Tıssot, Zehith, Longines, Oris alır, olmayan demiryolu çalışanlarına yanaşır bir Serkisof ya da Cortabert uydurmaya çabalar. O yıllarda DDY memurlarına dağıtmak üzere köstekli ihalesi açar. Zikrolunan saatlerin arkasında buharlı şimendifer kabartması vardır, meraklısı hatırlar. Eskiler vakit hususunda hassastırlar, saati olmayan güneşe bakar, namaza hazırlık yapar. Akşam gün batarken saat 12.00 dır, iki de yatsı kılındı diyelim, dörtte yat, 12'de sabah. Sonra otomatik saatler yayıldı. Ki bilek hareketin yeter, mekanizma yayı bir şekilde kurar. Hiç unutmam 1975 yılında arkadaşım 3500 lira verip (iyisinden iki maaş) kara camlı bir saat almıştı. Düğmesine basınca kırmızı kırmızı rakamlar beliriyordu kadranda. Şimdi çok daha gelişmişlerini kalemliklere, anahtarlıklara takıyorlar. Utanmasalar gazoz açacaklarına, ayakkabı çekeceklerine de koyacaklar. Kuvars teknolojisi yeni bir çığır açtı, bunlar geri kalmaz, ileri gitmez, milim oynamaz. Haaa saliseleri ölçüyoruz da yılların değerini biliyor muyuz? O başka. SEN KENDİNE AĞLA Eğer kahvedekilere "n'aber" diye sorarsanız "n'olsun" diye mırıldanacaklardır, "vakit öldürüyoruz şurada." İyi de kardeşim senin ömrün, o öldürdüğün vakitlerden ibaret değil mi? "Ufak ufak intihar ediyorum" desene şuna. Abidler, arifler, avarelere bakıp kahroluyordur ihtimal. "Ah parayla satsalar da vakitlerini alsalar". Kum saati, mum saati, zembereklisi, rakkaslısı, pillisi. Yelkovan dönüyor, tabutlar yürüyor. Ecel geldi bitti. Ne bir soluk eksik, ne bir soluk fazla. Erken ölüm diye bir şey yok, hepsi yerinde, ayarında, zamanında! Ama efendim ansızın kaybettik, sohbetlerine koşacaktık, nasihatlerini dinleyecektik daha... Heyhat! "Bu kaçıncı fırsat" diye sorarlar adama.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.