Yaylalar yaylalar!

A -
A +

Askerlik muallimi sınıfa yaklaştı mı mümessil haykırır: "Dikkaaat!" Güzel Türkçemizdeki "dikkat çekmek" tabiri buradan mı kaynaklanır bilmiyorum ama sınıf ayağa fırlar. Topuklar bitişik, göğüsler dik, eller yanda... Ne yalan söyliyeyim hoşumuza giderdi valla. Komutan sorar: "Nasılsınız?" Cevaben "iyiyim, hamdolsun" denmez, gırtlağınızı yırtarcasına bağırırsınız, "saol!" Eliyle sıralarımızı gösterir, "oturabilirsiniz çocuklar!" Hep hayal ederiz komutan bi güzellik yapsa... Jemseyi kapıya dayasa, atlasak, nizamiyeden soksa, erlerle karavanaya otursak, tüfek tutsak, matrak ve hüzünlü hatıralar anlatılsa... Halbuki ilk ders Milli Güvenliğin tarifi ile geçer. Ardından MGK'nun hangi fasılalarla toplandığı, yok maksadı, vazifeleri, Anayasanın hangi maddesinden kaynaklandığı filan... "Bana ne ya" demeyin, beylik sorudur, her imtihanda çıkar. KANTARIN TOPUZU Milli Güvenlik ders kitabında 164 yerde Atatürk adına rastladım. (Ulu önderleri, M. Kemal'leri saymıyorum daha) Tam 15 yerde portre resmi kullanılmış, ki bir kısmı tam sayfa... Atatürk'ün gençliğe hitabesi... Gençliğin Atatürk'e cevabı... Ata'nın değişmeyen mesajları... Atatürk İlke ve İnkılapları... Atatürk'lü okuma parçaları... "Yurtta sulh cihanda sulh" ve "Egemenlik kayıt şartsız milletindir" sözü defaatle kullanılmış. Neden takrara düşmüşler acaba? Hani insanın "maksatlı mı" diyesi geliyor, tıkalım tıkıştıralım da usansınlar... İstiklal marşını saymazsanız şehitlik hakkında sadece iki "cümle" var. O da kuru bir tarif, dini vechesi olmayan... Kara, Hava, Deniz, Jandarma ve Sahil Güvenlik teşkilatı kısaca geçilmiş, TSK mensuplarının "hususi kanunlara tabi olmasının gereği" ise uzun uzun işlenmiş. Bilahare ordunun ekstra salahiyetleri, rejimi koruma, kollama... Sivil savunmada ise sadece yapılanma şemaları verilmiş, kim kime bağlı, kim kimden emir alacak? Halbuki biraz ilk yardım öğretilse, azıcık enkaz kaldırma... Her eve lâzım, hazerde de, savaşta da... NBC silahlarının yıkıcı tesirleri halkın değil, hasar tespitçilerin işi. Keşke gaz saldırısına uğrayınca ne yapacağımız anlatılsa. Anadolu'da zehirlenene sarımsaklı yoğurt koştururlar... Faydası olur mu acaba? Kitap bütün bunları geçiştirip siyasete girmiş, taraf olmuş açıkça. Parmak sallayan, iteleyen, öteleyen, tahkir eden bir tonla! Biz ilericiyiz, aydınız, çağdaşız... Onlar ilkel, gerici, öcü, kaka! Padişahlar şöyle kötü, böyle fena... Uzatmayacağım Milli Güvenlikten tek aklımızda kalan rütbelerdi. Yolda bakınca tanırdık ha üç yıldız bu yüzbaşı... Bu albay, bu paşa... Eskiden Eminönü'ne bi inersiniz, yüzlerce üniformalı olurdu sağda solda... Bahriyeliler, Harbiyeliler, Kuleli talebeleri... Parlak düğmeler, kılıçlar, kordanlar... Bir ellerine beyaz eldiven giyer, öbürünü çantanın sapıyla birlikte tutarlar. O zamanlar subaylar harici esvapla dolaşırdı aramızda. İlk sivil elbiselerini ne zaman diktirirlerdi biliyor musunuz? Tekaüd olunca.... Farkında mısınız bilmem son yıllarda üniformalıya rastlamaz olduk. İlaç için ara tek apoletli bulamazsın sokakta. Demek ki rütbeleri de bilmesek olacak. Eh böyle bir dersi kaldırmayıp da n'apacaksın di mi ama? DERS KİTABINDAN... > "Biz, büyük bir inkılap yaptık... Birçok eski kurumları yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak gerekir. En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için sert tedbirlere başvurulmuştur. Fransız inkılabı, ancak yüz yılda başarılı olmuştur... Kimse iddia edemez ki bizim inkılabımız da bir tepkiye, bir gericilik hareketiyle karşı karşıya kalmasın. Fakat bu üç sene içinde akıttığımız kanların yeterli görülmesi için çıkacak gerici hareketleri doğduğu yerlerde boğmaya çalışmalıyız." Atatürk. > "Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî dinî yoktur. Devlet idaresinde kanunlar, nizamlar ilmin çağdaş medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır... Kubilay'ın şehit edilmesinden sonra günümüze kadar faaliyetlerine aralıksız devam eden irticai unsurlar son yıllarda, terörle ya da doğrudan devletin temel niteliklerini değiştirmenin mümkün olmadığı gerçeğini görmüşler toplum ve devletle barışık bir görüntü içerisine girmişlerdir. > Türkiye-İsrail ilişkileri son dönemde karşılıklı yarar temelinde, başta siyasi, ekonomik, teknolojik, bilimsel ve askerî alanlar olmak üzere her alanda çok yönlü bir gelişme göstermiştir. Şeffaf, herhangi bir üçüncü ülkeye karşı olmayan, çok boyutlu Türk-İsrail ilişkileri hem iki ülke çıkarlarına hizmet edecek, hem de bölge istikrarına katkıda bulunacak şekilde gelişmesini sürdürmektedir. (Kitap Gürcistan hariç, civarımızdaki bütün ülkelere mesafe koymaktadır oysa...)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.