Kısa kısa

A -
A +

Günümüzde en çok, alternatif akım elektrik kaynağı sistemine ve mühendisliğe verdiği katkılarla tanınan Edison’la birlikte Nobel ödülüne layık görülen fakat ödülü almayı reddeden bilim adamı Nikola Tesla diyor ki;

 

“Hastalık zihinsel çöküşten doğar.

 

İnsan kendi doktoru olmalı. İnsanın içi huzurlu değilse, tüm ilaçlar ve en iyi doktorlar boşuna demektir.

 

Modern insanın bilinçaltı büyük fırtınalı rüzgârlarla huzursuz bir okyanus kadar çalkantılıdır.

 

İzlenimlerle dolu bir bilinçaltı ruhun huzursuz olmasına neden olur.

 

Duygular sonra volkanik bir patlama gibi kaynar.

 

Duygular üzerinde çalışmadan, maneviyat sadece kartlardan ibarettir. Ve gönül rahatlığı olmayan bir insan nedir?

 

İlahi lütuftan ayrı, boş yere maddi şeylerde rahatlık bulmaya çalışıyor. Orada rahat yok, dipsiz bir kuyu.

 

Daha fazla, daha fazla, daha fazla ver ve sonunda yine boşluk.

 

Ruh sakin bir denize dönüştüğünde iyileşme başlar.

 

Bunu unutma, bu altın kuraldır.

 

Çoğu hastalığın kökü ruhtadır, bu nedenle ruh çoğu hastalığı yenebilir.”

****
Profesör bir öğrenciyi kürsüye çağırıp 'anlat dersi' demiş.

 

Öğrenci başlamış anlatmaya...

 

- Şimdi kürsünün üstüne çık, devam et…

 

Öğrenci kürsüye çıkıp devam etmiş…
- Kürsünün üstüne bir sandalye koy, üstüne çık, devam et…

 

Öğrenci denileni yapmış…

 

- Şimdi sandalyenin üstüne tabureyi koy, devam et…

 

Öğrenci artık düşmemek için dengesini kontrol ederek konuştukça dediklerinde tutarsızlıklar başlamış...

 

Hoca dersi bitirmiş:
“İnsan yükseldikçe dediklerinde tutarsızlıklar olur, çünkü artık beyin söyleneni değil, bulunan yerden düşmemeyi önceler.”
***
Horasan’da bir genç vardı. Gönlü ilim aşkıyla yanıyordu. Irak’a gitmiş, ilim peşinde bir hayli koştuktan ve birçok şey öğrendikten sonra memleketine dönmek üzere hazırlanmıştı. Âdeta sevincinden köpürüp taşıyor, kendisini bir kelebek kadar nazlı görüyordu. Tam bu ana ariflerden biri ile karşılaştı. Gönlü yüce arif onu denemek için:

 

- Evladım, dedi. Horasan’da şeytan var mı?

 

Genç atıldı:

 

- A efendi, onun olmadığı yer mi var?

 

- Orada şeytanla nasıl savaşırlar?

 

- Ona karşı gelmekle!

 

- Ya tekrar gelirse?

 

- Yine ona karşı gelirler.

 

- Tuhaf şey!

 

- Neden tuhaf olsun?

 

- Bütün ömrümüz şeytanla didişerek mi geçecek?

 

Genç adamın aklı allak bullak oldu:
- O hâlde ne yapmalı? dedi.

 

Arif şöyle buyurdu:

 

- Yolda azgın bir çoban köpeğine rast gelirsen sana dişlerini gösteren köpeği kovmakla uğraşmak kâr etmez. Köpekten kurtulmanın en kestirme çaresi sahibini çağırmaktır. Çünkü sahibi ona hemen söz dinletir ve seni korur.

 

Şeytanla savaşmanın yolu da budur, yani Allah’a yönelmektir…

 

 

 

Ninem diyor ki; Hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde olur.

 

 

 

Halime Gürbüz'ün önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Güvenç Adile 6 Ocak 2025 20:14

Alacası için de saklı bu çağın insanının! Yine tam isabet bir yazı.Her gün yazın olmuyor böyle.Seviyoruz sizi.

HASAN 5 Ocak 2025 12:55

muhteşemsiniz yine Halime Hanım