Şiir gibi bir maç... Müthiş bir rahatlık. İnanılmaz bir güzellik. Tebrikler Türkiye! Beraberlikler serisine son verip, galibiyete adım attığın için. *** "İlklerin maçı" da denilebilecek Kazakistan karşılaşması Hakan Şükür tartışmalarının gölgesinde başladı. Gruptaki Gürcistan ve Yunanistan beraberliklerinden sonra "galibiyet" umuduyla çıkılan bu kritik karşılaşma kelimenin tam anlamıyla bir hayat memat mücadelesi oldu. Ay-yıldızlı forma altındaki her oyuncu üç kişilik oynadı. İnanılmaz bir pres yaptılar. Tüm olumsuzlukları silip attılar. İşte güç bu! İşte Türkiye bu!.. *** Kazakistan için sert takım diyorlardı. Ama hiç de o sert yüzünü gösteremedi bize Kazaklar. Aksine, maça başlarken oyun kurguları 4-4-2 iken, ilk 10 dakikada yedikleri presle oyunu kendi yarı alanında kabul edip 4-5-1'e döndüler ve adeta Milli Takımımız'ı kendi oyun bölgesine davet ettiler. Bu plân, kontratak hazırlığı için bir tuzak olabilir miydi? Ersun hoca kafasında her türlü senaryoyu yazmış ve oynamıştı. Nitekim, 4-4-2 düzeninde sahaya sürdüğü ay-yıldızlı ekibe hemen farklı bir formasyon kazandırdı. Tıpkı voleyboldaki gibi dönerek oynayan bir kurgu devreye girdi. Önde bir hücum hattı kuruldu. Top rakipteyken ilerde sadece Fatih Tekke kalıyor, ama hemen gerisinde Necati, Gökdeniz ve Nihat'tan kurulu üçlü blok oluşuyordu. Bu bloktakilerin ödevi, top rakipteyken bir defans oyuncusu gibi basıp topu kazanmak ve kazandıktan sonra da Fatih'in yanına Gökdeniz ile Nihat'ı sürerek üç forvetle birden gol aramaktı. Bu kurgunun başarıya ulaşması için kanat oyuncularına çok iş düşüyordu. Özellikle Ümit, Gökdeniz, Nihat ve Necati inanılmaz çalıştı. Ancak Serkan ağır ve etkisiz kaldı. Nitekim ikinci yarı o da yerini Hasan Şaş'a bırakınca eksikler giderildi. Rakip ceza alanına şişirilen her topta akıllardan geçen şey şuydu: "Neredesin Hakan Şükür?" O yüksek topların hiç birine Hakan tarzında kafa vuran olmayınca gol gecikti. Arayış asla kesilmedi. Hemen B plânı devreye girdi. Nitekim sahanın en çalışkan ismi Gökdeniz mütiş bir şut çıkardı. Aman Yarabbi ne vuruş ama? Şut güzel... Gol güzel... Tribünlerin keyfine diyecek yok. Meğer millet bu coşkuyu ne kadar da çok özlemiş. Yer gök kırmızı - beyaz!.. Ne yazık ki o muhteşem manzarayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tribüne geç geldiği için göremedi. Ama millilerin şovu yeni başlıyordu. İkinci yarı ay-yıldızlı ekip herkesi mest eden bir futbol oynadı. Türkiye adına yine kanat akınları, yine sayısız pozisyonlar, yine defans duvarından dönen toplar!.. Ama ikinci bir türlü gelmiyor. İşte o anda B plânı bu kez Nihat'ın aklına geldi. O da Gökdeniz gibi inanılmaz bir şut çıkardı. Top sanki patriot füzesi oldu, ikinci defa Kazak kalesine düştü. İkinci golden sonra Milli Takımımız oyunu tümüyle rakip alana yıktı. Bu bölümde Necati öne çıktı, ancak gole giderken Familysev tarafından düşürüldü. Slovak hakem haklı olarak penaltıyı gösterdi. Ama bu müthiş gecenin şansız adamı Fatih Tekke ne yazık ki o penaltıyı gole çeviremedi. Ama sonunda attığı goller bal tadındaydı... Aferin Fatih. *** Sonuçta Türkiye hedeflediği galibiyeti aldı ama bir not düşelim, hâlâ defans hatalarımız var. Danimarka maçı için savunma anlayışına dikkat edelim lütfen.